25 Mart 2010 Perşembe

24 Mart / Önlüksüzler 5 - Önlüklüler 3

İklimci babanın tereddütlü dönemi; havaya yeni ayar çekiyor ama eli korkak: iki ileri bir geri. Şirket kâr tablosu gibi inişili çıkışlı bu grafiğin tek sabit noktası, maç günü ille soğuk, yağışlı.

Neyse ki, 20 küsur yıllık ekip Hüsnü A.’nın muhalefetçe sürekli eleştirilen muhasebe politikaları sayesinde, bilindiği gibi 2010 senesinde yeni bir futbol topuna, 2009 senesinde ise üstü kapalı bir stadyuma sahip olmuştu. Yağmur yağsın, çaksındı şimşek... Hüsnü A. bizzat arada ufak tefek başka birkaç öteberiye de sahip olmuştu ama, hangi iktidar hiç yememişti ki? İş yapan iktidar, usulünce yesindi, kimsenin itirazı yoktu. Kimsenin derken, aklıbaşında azınlıktan bahsetmiyoruz kuşkusuz.

Aklıbaşında azınlık her türlü haksızlığa, yalan dolana, iş çevirmeye aynı azim ve dirayetle daima karşı durmuş, bunun neticesinde eline geçe geçe bir küçük kırmızı motosiklet geçmiştir. İşbu yağmurlu ve soğuk maç günü, Ankara’dan, İlhan Cavcav’ın münhasır tesislerinden hareket eden aklıbaşında azınlık, bu yağmurlu maç akşamında Bayrampaşa Stadyumu’na naçiz motosikletiyle bile gelememiştir. Bu iş için sanırız Erdoğan Bey’in klasik musikili götürgeçini seçmiştir. Müştekidir, zira motosikletinden mahrumiyetle kalmamış Ankara’da, bahsi geçen tesislerde misafiren katıldığı futbol maçının sonrasında duşu kullanan tek bir medeni unsur da çıkmamıştır.
Hayat felsefesine aykırıdır.

Üç haftadır aşağı yukarı aynı kadro, aynı 16, üçlü beşli gruplar halinde stadyuma geldiklerinde sürpriz, bahçeye atılmış tenteli langırt masasıydı: Mevzuya ilgisiz kalabildikleri iki buçuk dakika oldu; derken, 1 lirayı “abicim” diye yaklaşan masajcı koltuk yerine, langırt masasına ilk veren, Can B. oldu. Karşısında Kıvanç K. ve Hüsnü A. vardı.

Ardı sıra yapılan maçlar, kazananlara alınan gofretlerle, asıl maç gölgede kalmaya başladı. Lâkin “Tek Seçici Ömer L.”nin mekâna gelmesiyle herkes kuyruğu kıstırıp sessizce soyunma odasına yöneldi. Buna Vermut K. de (da değil de) dahil!

Üç haftadır aşağı yukarı aynı kadro dedik, Tek Seçici, takımları da aynı ilke üzerine inşa ediyor. Bilindiği gibi, 3 hafta evvel 7-4 kazanan ekipten Erdoğan Bey, kaybeden Sami Bey'le yer değiştirmiş, maç aynen 7-4’le öbür takımın lehine dönmüştü. Tek Seçici bu kez aynen şöyle düşünündü:

“Hımm. Şimdi Sami’yle Erdoğan’ı eski yerlerine döndüreyim. Buna karşılık, forvetleri, Kıvanç’la Hüsnü’yü değiştireyim, bakalım nasıl olacak! Bir de sağ bekleri, yani Müç Bey’le V. Kerem Bey’in yerini değiştireyim ki, Ümit Bey’e orta gelmesin. Evet, bu oldu, güzel oldu...”

Lâkin son anda, Tüm zamanların en kusursuz oyuncusu Atilla Bey el bileğindeki sakatlığı bahane ederek kalecili takıma kurnaz bir geçiş gerçekleştirince, üçüncü değişiklik de Can B’nin öbür tarafa geçmesi oldu. Böylece, planlananın ötesinde, biraz dağınık kadro teşekülleri çıktı ortaya:

Tek Seçici: Ömer L.
Önlüksüzler: Suat A. (***), Kerem L. (****), Can B. (**), Kıvanç K. (**), Müçteba A. (***), Sami A. (**), Ömer L. (****), Bahadır A. (***).
Önlüklüler: Ümit K. (**), Doğan Ç. (**), Hamit B. (*), Erdoğan Ö. (**), Hasan D. (**), Atilla L. (*), Hüsnü A. (**), Kerem Ü. (***).

Bu şekliyle çok ofansif görünen Önlüksüz takım, Hüsnü A. ve Ümit K’ya bir türlü top taşıyamayan Önlüklüler karşısında rahat sayılabilir bir galibiyet aldı: 5-3.

4-0’a kadar müthiş bir disiplinle oynayan Önlüksüzler Kıvanç K.’nın kale mesaiine denk gelen sürede gevşemeye başladılar. Ömer L.’nin laubalilik karşısında isyan edip “bir parça ciddiyet” için Eyüp Sultanlara koştuğu bu ikinci yarıda fark bir ara tek sayıya kadar indi. Ancak Önlüksüzler kâğıt üstündeki üstünlüklerini bitirici 5. golle sonuca da yansıttılar.

Yenilen tarafta, bizde “top yapan” kimse yok diye bir itiraz hasıl olduğu söylenir, lâkin Ümit K., Hasan D., Erdoğan Ö., Hüsnü A. hep “top yapan” usta ayaklardır. Buna karşılık karşı tarafta da Suat A., Kerem L., Müç Bey ve Bahadır B. aynı yetkiye sahiptir. Yani itiraz reddedilmiştir.

Önlüksüzler:

Suat A.: İşte özlenen Suat! Maçın başında, Bahadır A.’nın camiden yetişemediği eksik bölümde sallama bir şutla can sıksa da, muhtemelen maçın hiçbir anında geri düşülmediği için santra şutlarına başvuramadı.
Kerem L.: Ne desek boş! Takıma hem ileride hem geride katkı sağlayan bir dinamo adeta. Meyvasını da, ilk defa 12. hafta itibariyle liderliğe yükselerek aldı.
Can B.: Takımın disiplin içinde olduğu dönem faydalı işler yaptı, yaptım yani. Sonra yine aynı terane...
Kıvanç K.: Bir golle yetinmesi, rakip takıma saygısından. Yoksa kimse beceriksizlikten olduğunu düşünmez, düşünemez.
Sami A.: Savunmaya geçene kadar ne yapmaya çalıştığını kimse anlamadı. İkinci yıldızı, savunmaya geçtikten sonraki performansıyla alabildi.
Ömer L.: Başarılı oyununun karşılığını harika bir golle aldı. Sol çaprazdan solunun içiyle uzak köşeye attığı top tam da köşeden filelerle kucaklaştı. İkinci yarıyı Eyüp Sultan’da geçirdi.
Bahadır A.: Kolektif olma çabası, yer yer eğreti dursa da, puanını yükseltiyor. Fakat kronik sakatlıklarıyla Emre Belözoğlu gibi, her maç taraftarın yüreğini ağzına getiriyor. Son haftalardaki performansıyla, en hızlı yükselen oyuncu.
Müçteba A.: Maçın içinde çok görünmediği için olsa gerek, maç sonunda Kıvanç K.’nın “son zamanlarda seni çok beğeniyorum” övgüsüne mahzar oldu. Maç boyu gözleri orta yapacak bir aklıbaşında aradı.

Önlüklüler:

Ümit K.: Gözleri hep, kendisine orta yapacak bir Müç Bey aradı. Fakat Allah karşısına sürekli Can B.’yi çıkardı. Gece Taksim’de dahi, yemeğinin içinden Can B. çıktı.
Doğan Ç.: Gün boyu yaptığı en olumlu icraat, Emre sakatlanıp yerine Deivid girdiğinde “bak bu Deivid gol atar şimdi,” demesiydi!
Hamit B.: Evvelki anketimizin de mevzuu olan şişirme topları nedense artık gol olmuyor, ama o şişirmeye devam ediyor. Hem savunmada, hem puan cetvelinde yerini kaybetmekten de geri durmuyor böylece.
Erdoğan Ö.: İyi “top yapan” bir oyuncu ama, bazen topu çok yapmak istiyor. Topu çok yapınca, diğerlerine de fazla geliyor. Az olacak, öz olacak abi! Tıpkı attığı iki goldeki gibi.
Hasan D.: Skorun ve maçın gidişatından tahmin edileceği gibi, erkence küsmüş, geri çekilmiştir. Bir ara Erdoğan Ö. hayretle arkasına baktığında savunmada dizili 4 oyuncunun da arkasında 5. olarak Hasan D.’yi fark edip isyan etmiştir.
Atilla L.: İki haftadır düşüşte. Çalışıyor, çabalıyor, ama ne yapsa olmuyor. Eskiden sıkletine uygun adamlarla dövüşürdü, şimdi ikide bir Suat A’nın karşısına çıkıp devriliyor.
Hüsnü A.: Şık bir gol atsa da göz doldurmadı. Halbuki bir tabak makarna yediği zaman nelere kadir olduğunu önceki hafta görmüştük. Hiç büyük sözü dinlemiyor, kafasına göre takılıyor.
Kerem Ü.: Yaşadığı talihsiz sakatlığa rağmen savunmanın ayakta kalan ismiydi. Sinirlerine hâkim, duran toplarda sakindi. Peki içinde fırtınalar kopmuyor muydu? O da onun küçük sırrı olsun.

Hiç yorum yok: