11 Ağustos 2017 Cuma

ABBAS BALABAN'LA MAÇIN ANALİZİ


HAYAL KIRIKLIĞI

İletişimspor'un doğru dürüst bir kadro kurup, bir forma yaptırıp, LÖmer falan değil, doğru dürüst bir hoca bulup kendini gerçek futbol alemlerinde ispatlamasının zamanı gelmişti. Bunu hep yazdım, söyledim. Nihayet FIFA kokartlı YAYBİR turnuvasına katılacaklarını öğrendiğimde, eh dedim hanım, görev bizi çağırıyor. Yapma bey, dedi, mide ameliyatı geçirdin, yat yattığın yerde.

Hadi bana eyvallah dedim, şapkamı aldım, çıktım.

Önce bir çift söz organizasyona. Olmamış. Tek kelimeyle OLMAMIŞ. Rezil bir saha, rezil bir tesis. Doğru düzgün bir sosisli bile yiyemedik, kuru bir tost, acı bir çay; diyeceksiniz maç nasıldı? Hah, o da aynı kuru tostla acı çay gibiydi.

En baştakinden başlayalım. Hoca, iki sene evvel kaçkın eşek gibi yelesini savura savura koşmaktan başka bir şey bilmeyen şu bizim Nartallo! Kimin aklına geldi? Herhalde aklı olmayan birinin!

Kaptan Can Bey. Yıllardır izleriz, en iyi yaptığı şey topa dolanıp yuvarlanmaktır, güler, eğleniriz. Bunu kadroya, hele kaptan diye getirmek, aynı "aklın" eseri olsa gerek. Diyeceksiniz golü kim attı? Ben de size derim ki siz sandık demokratı mısınız? Futbol gol değildir, gol bazen kazara da olur. Piyango birine vurur.

Gelelim;
Kerem L: ahı gitmiş vahı kalmış; topçudan çok saha kenarındaki kurumuş yaprakları toplamaya gelmiş bir çöpçüyü andırdı.
Suat: Takımı ayakta tutan tek isimdi. Niye kaptan olmadı? Başka hesaplar mı dönüyor?
Talha: İnsanın görüşünü kapatan tribün sütunu gibiydi, devamlı kafamı yana eğmek zorunda kaldım topu görebilmek için.
Can: 10. dakikada dili dışardaydı, üfleseler devriliyordu. Tempolu koşu yapsa epey kilometre gider, yalnız topsuz olacak.
Bekir: Yıldız oyuncu (!). Şutu var mı? Pası var mı? Nesi var? Esmer, yanık tenli, yakışıklı çocuk, futbol lügatında "jöleli" denir bunlara, ayağı topa değdiğinden çok parmakları saçlarında dolandı.
Bahadır: Biraz toptan anlar gibi görünen tek adam. Top alacaksan ona soracaksın. Bir de okeye kabiliyeti var gibi duruyor.
Şiar: Bomba, bomba! Yine de bu takımda iş yapacak gibi görünen ender isimlerden (diğeri Suat)
Cem: Ona diyecek lafım yok, topçu diye sahaya çıkaranla uğraşırım. Meczup Kıvanç Bey yani...
Erkan: Göbeğimi hoplata hoplata gülüyorum her hareketinde. Hocanın onu oyuna alması tam bir futbol dehasıydı.
Barış: Bir de bu çocuk işe yaradı. Çıkardığı penaltılarla takımın tur atlamasını sağladı.

Uzun lafın kısası, bu kadroda Hüsnü Paşa, Müçübey, Rüzgar Sezar olmalıydı; bunları kadro dışı tutup çoluk çocukla İletişimspor'u elaleme rezil etmeye kimsenin hakkı yok!

Yazık... Çok yazık.

3 yorum:

hasret haset dedi ki...

Abbas bey özlemişiz siz... yok Fatih Neyim şöyle yapmış, yok eksiğimiz var ama bu hafta maça Arda Sulan gelecek diye bizi oyalayan idare-i maslahatçı zihniyetin maçtaki halini gördük... neticeye oynuyor ama tecrübeli fitbolcuları korkudan kadroya bile almamışlar sanırsın fener-gassaray transfer yapıyor... 10 maçtır takım yüzü görmemiş topçular kadroda, üstelik samsundan topçu getirmişler özel uçakla... yok şimdi birlik zamanı turnuva var diye diye her şeyi kanıksattılar bize... nice turnuva görmüş, nice şampiyonluklar almış kadroyu kes, sıradan bir maçı 1-1 bitir, sonra da bir hafta boyunca konuş dur... el insaf... peki haftaya ne yapcan... her hafta barış mı kurtaracak takımı? kale arkasındayız abbas bey yol göster...
hasret

Faruk Babel dedi ki...

Bunlar ne biliyor musunuz? Geçmişi yad ederek hâlâ pastadan dilim kapmaya çalışan eski tip yorumcular. Her sektörde vardır. "Eskiden böyle miydi?" lafı diline pelesenk olmuş, değişen şartlara ve oyun anlayışlarına uyum sağlamak yerine aynı teraneleri okumaya devam ederler.

Kötü oyun ve penaltılarla kazanılmış maç olsa amenna; zorlu bir rakibe karşı orta saha mücadelesi gibi görünen bir maçta topun hakimi olan taraftı İletişimspor. Bu tür maçlarda Hoca önplana çıkar. Abuk planlarla "5-10 atarız biz" deyip de arkada boşluklar bırakarak bol gol yemek de vardı. Hoca taktiğini maç öncesi, maçın başı, maçın ortası ve maçın sonu şeklinde ayırarak satranç oynadı.

Çocukların emeklerine de ayıp etmeyin, yazıktır.

uykulukçu dostları dedi ki...

İşte "Yeni Türkiye"nin sözcüsü... sen liyakata, performansa bakıcan yaşa/yandaşa değil... (nafile çaba ama Hagi'yi Buffon'u hatırlataytım yine de...) Hocaymış... ne hocası... neredeyse bir yıldır evinde oturuyor, futbolla ilgisi kardeşinin maç anılarını dinlemek... ne topçu tanır, ne form durumu bilir... takımı maç öncesi görmüş... ya kaleci... güvenen varsa şaşarım... bakarsın maça bile gelmez... malum sık sık yapıyor adını yazdırıp son anda bir mazeretle tüyüyor... aman maç günü sıkı takibe alın maça diye uykulukçuya kaçmasın, Hasköy sokaklarında kaybolmasın (şahitler var, iki penaltı kurtardı ya bu hafta "maçtan önce uykulukçuya gidelim" demiş)...
Yaz Balaban hocam yaz ki testi kırılmadan gerçekler görülsün... takım finali görsün...
uykulukçu dostları