13 Şubat 2014 Perşembe

Tribün Eksperi Abbas / ŞAMPİ...

Abbas Balaban
Bu hafta ağır bir grip geçirdim, üstünüze afiyet, maça gidemedim, televizyondan seyrettim. Onun için siz değerli okurlarımdan özür diliyorum, zira televizyondan seyretmekle maç yazılmayacağına inanlardanım.

Maç saatine doğru televizyonun karşısındaki divana uzanmış kadroları bekliyordum; hanım o becerikli elleriyle yaptığı ıhlamuru getirirken telefonum çaldı, kuşlarımdan biri arıyordu. "Hayrola?" dedim, "Müçü dönmüş!" dedi.

Sesi iyi gelmiyordu, üstüne gittim. "Dönmüşse dönmüş, ne var bunda?" diye sordum; "biraz kırılmış abi," dedi. Geçen hafta yazdık ya, Fin Ülkesinde boyuna uygun kutup ayısı bulmaya gitti diye; ona kızmış meğer. Kutup ayısı filan aramıyormuş, ayı bunun karşısına çıkmış! Eh, kutup ayısıyla çölde karşılaşanlar da var, Müçü yine şanslı saysın kendini.

Dedim, "bırak şimdi, sen bana kadroları söyle..."

Doğrusu bu ya, kadroları duyunca o hasta halime bir kahkaha attım. Bizimkiler Şiar'lı kadroyla çıkıyor maça, göbekte Küçük Kerembey sigorta, ileride Fıratefendi... Geçen haftanın yıldızı İnançbey, yükselen grafiğiyle Sezar, tatilden güçlenerek dönen Müçü... Bir de Kadir bey var kadroda, yıllar süren adele sakatlığının sonunda nihayet sahada.

Bu yıldız kadronun karşısına Canbey forvette Nartallo kılıklıyla çıkıyor! Futbolda "arka libero" mevkiinin mucidi küsük Hasan ortada, gerisi hep müdafaa... Peki golü nasıl atacaklar?

Racır LÖmer'e yıllarca haksızlık mı ettik?

Canbey daha beter çıktı. Böyle futbol mu olur? Sadece defansla bir yere varamazsın, geriye düşersen nasıl çıkaracaksın? Neyse, Canbey'in takımını Hurşut'a havale edeyim, zira anlatmak gereken asıl bizimkilerdi.

Bir futbol bu kadar mı şahane oynanır azizim? Kadir bile sırıtmadı bu takımda, eski günlerini hatırlatan bir fantazi şut girişimi dışında... Hep söylüyorum, Şiarçocuk bir yıldız adayı. Hele arkasında Küçük Kerembey varsa, iyice rahat ediyor. İnanç çizgisini koruyor, hem savunmada, hem hücumda var. Kimse itiraz etmesin, Müçü dünyanın en teknik sağ beki; Sezar yeri geldiğinde kurt golcü, yeri geldiğinde çizgide rüzgârın oğlu, yeri geldiğinde geçilmez müdafi. Fırat gününde olduğunda her takımı taşıyabilecek kapasitede bir oyuncu. Böyle olunca, rakip takımın hiç şansı kalmıyor tabii, ben de hasta yatağımda, bir nebze keyiflendiğimi hissediyorum.

Maçın sonuna doğru elim telefona gitti, bizim Hurşut'u arayacaktım. Sonra durdum, "neyse," dedim, üstüne gitmeyelim zavallının.

Hiç yorum yok: