20 Mart 2014 Perşembe

YAZI DİZİSİ / HALI SAHA FUTBOLU (3)

Beden ve terbiyeci Prof.  Dr. İSMAİL KERPİÇ
HALI SAHA FUTBOLUNDA GAYE NEDİR?

Halı saha futbolu bir kişisel tatmin oyunudur. Gaye, hem gol atmak, hem de golün mümkün olduğunca fazla kişi tarafından takdir almasıdır. Demek ki, takdire şayan gol atmaktır. Böyle bir gol ya yetenek gerektirir, ya da rakip cephede müdafi yetersizlik gerektirir.

Bu nedenle iyi kaleci ve iyi savunmacı, halı sahada aranan unsurlar değildir. Hiç olmamaları istenmez ama iyisine de gerek yoktur. Çünkü bir şutun çekilebilmesi için gevşek bir savunma, o şutun gol olabilmesi için de kötü bir kaleci gereklidir. Halbuki şutu kaleyi tutan futbolcu (buna “çerçeveyi bulan” diyoruz), golü hak etmiştir. İki çalım atıp önünü açan futbolcu[1], topa da iyi vurmuşsa, onu çıkaracak bir kaleci istemez.

GOL GİBİ GOL OLSUN

Hayatta sosyal statü çok önemlidir, insanlar bunu sağlayan araçlara konsantre olur ve o yolda ilerlemek isterler. Futbol sahasında statü sağlayan tek araç goldür[2]. O halde gol nasıl olur?

Tercihen, uzun mesafeli ve falsolu bir şutla olur; yahut ipe dizme tabirinde olduğu gibi, çok kişiyi çalımlayıp atmak da beğenilir.

Çeşitli spektaküler hallerini saymaktansa, belki şöyle özetlemek doğrudur: mümkün olduğunca tek başına yapılan hali makbuldür.

İdeali tek başına olsa da, kolektif bir menzili olanlar da yok değildir, ancak bu kolektivite iki kişiyi geçmez. Bunun da, diyelim iki çeşidi vardır: Birincisi, sıkı bir orta ve kafa (yahut vole-röveşata); ikili bağları da güçlendirir. İkincisi, bütün meseleyi şahsen halledip boş kaleye yuvarlama işini arkadaşına bırakmaktır. Bu da itibarlıdır, ikili arasında eller çarpıştırılarak kutlanır.

Birinci örnekte, golün itibarı eşit paylaşılır, hatta ortanın uzunluğuna, komplikeliğine göre, asistçinin payı artabilir. Bu da, halı saha futbolunda kolektiviteyi öldürmek ve ikili ilişkileri güçlendirmek açısından verimli bir alan meydana getirir. Sağ bek mevkiinden sol arka direkteki forvet oyuncusuna doğrudan gönderilen falsolu mektuplar, bu tarz bir piyasa arayışının en belirgin ürünüdür.

Denklemin basit mantığını bir kerecik olsun yazmakta sakınca yok; golün zorluğu arttıkça itibarı da artar, o nedenle halı sahada basit olan değil, zor olan makbuldür.

Sağ bekten havalanan mektupların adrese ulaştığı enderdir[3]. Pek çoğunlukla, mektup gerçek hedefin neresi olduğu anlaşılamayacak kadar uzak bir adrese teslim olur. Öyle ki, gönderen niyeti yanlış anlaşılmasın diye alıcının adını haykırarak “pardon” anlamında sağ elini havaya kaldırır. Bunu iki açıdan ele alalım.

PARDON

Pardon, halı sahada en sık duyulan kelimedir. Kötü pasın mağdur olmuş alıcısından dilenen özür, sosyolojik olarak da ilginç bir özürdür. Öyle ki, pası atanın o pası atamayacağını zaten pası atmaya çalışan kişi dışında herkes bilir.

Sahanın en gerisinden en ilerisine atılan o pas, elbette arada kalan bütün aktörleri yok sayan, sadece en uçtakiyle ilişki kurmayı deneyen, böylece golün itibar payından yüklüce bir miktarı zimmetine geçirmeyi hedefleyen, gayet bencil ve üstelik beceriksiz bir girişimdir (ayrıca forvet olduğuna göre takımın en itibarlısı ile doğrudan ilişki kurabilme ayrıcalığı da içkindir –İ.K.).

Ancak özür, gayreti görmezden gelinen bütün takımdan değil, son derece uyanık bir biçimde sadece teslimattaki hata nedeniyle alıcıdan dilenir. Böylece niyetteki ihtiyari çarpıklık değil, topun istikametindeki gayri ihtiyari çarpıklık yargılanır ve beraat garantidir.

TAÇSIZ OYUN

Teslimat hatası için özür dilemek dışında da bu tatsız (ve yüksek) olasılığa karşı alınabilecek bazı tedbirler mevcuttur. En bilineni, taç kuralını kaldırmaktır. Böylece gönderici için teslimat alanı hayli genişler, son derece alakasız bir yönde seyreden paslar dahi tel örgüler vasıtasıyla alıcının yakınlarına bir yere düşebilir. Bu, uzun pası teşvik edici bir kural olduğu gibi, “duvar pası”nı ehlileştirmek gibi bir avantaj da sağlar. Böylelikle, kişisel oyunu çeşitlendirmek açısından son derece verimli bir alan açar. Bir taşla kaç kuş vurabilirsiniz?

DUVAR PASI (VER-KAÇ)

Futbolda estetik açıdan da ayrı bir yeri olan duvar pası maalesef iki kişi gerektirir, yani kolektif bir anlayış icbar eder. Dolayısıyla halı sahada yeri yoktur.

Halı sahada duvar pası girişimiyle topu arkadaşına atıp boş alana koşan futbolcu, çoğunlukla vardığı noktada topla buluşmak yerine, topu attığı arkadaşının itişe kakışa şut pozisyonuna girmeye çalışmasını ve topu kaptırmasını izlemek durumunda kalır.[4] Gerçek futbolda üç, belki dört pas öncesi öngörülmüş kurgulu hücumlar mümkünken, halı sahada top ayağına gelen her futbolcu kendi planını baştan yaptığı için çelişkili bir durum ortaya çıkar. Tek tek her oyuncuda yıkılan bir oyun planı nedeniyle sahada homurtu eksik olmaz.

Tel örgüler buna da çaredir. Topu alan oyuncu, sahada altı tane top bekleyen arkadaşı varken, verirse bir daha haber alma şansı olamayacağı için topu onlara değil, tel örgülere atarak yapar duvar pasını. Duvar itaatkârdır, pası aldığı açıyla geri verir, ama bazen yapısındaki yamukluk nedeniyle topu absorbe eder ve süratini düşürüp tellerin önünde bir sıkışma oluşmasına meydan verir. Bir yandan tellere tutunup sıkışan topu tekmeleyen iki üç tipleme de, halı saha futbolunun simgesel fotoğraflarından biridir.

(Devem edecek...)




[1] Deyişi Kıvanç Kolçak’tan aldım (İ.K.).
[2] Van Abras, Husnu, Futbolda Burun Ekonomisi ve Kobiler, Alafranga Kitaplık, 2002.
[3] Angelheart, Muchteba, Irony of fast break, Settlers, Illinois, 2002.
[4] Abbott, Bohadder, Take me to your heart, Milos, 2003.

1 yorum:

umit dedi ki...

Hocam, ben sizi düzenli olarak takip ediyorum. Sayenizde bütün halı saha maçlarını okuyabiliyorum artık. Acaba allah göstermesin muhalif kişiliğinizden ötürü mü size televizyonda program yaptırmıyorlar? Paralel medyaya çıkamaz mısınız? Çünkü uygulamalı görmek istiyoruz.