27 Şubat 2014 Perşembe

Tribün Eksperi Abbas / ZEVKİN BEDELİ

Abbas BALABAN
Evvelsi gün, ODTÜ yılın spor yorumcusu ödülünü almak  için Ankara'daydım. Ne var ki, ODTÜ yolu açılmamış olduğu için şehir merkezinde bloke oldum, Ankara'ya kadar gittiğim halde ödülümü bizzat alamadım. Canım buna sıkılmış halde, maça yetişmek üzere havaalanına koştum. İstanbul semalarına girmiştik ki, bu kez de, üçüncü havalimanı hazır olmadığı için uçağı Sabiha Gökçen'e indirdiler. O ne sapa yer öyle kardeşim!

Bir taksiye atlayıp hızla maça yetişeyim derken üçüncü köprüde takıldım kaldım! Ayakları dikmişler, yol mol yok. Oralı bir balıkçının teknesiyle Garipçe tarafına ulaşana kadar, anlayacağınız, maçı kaçırdım. Bari televizyondan izleyeyim diye Anadolu Kavağı taraflarında Kahraman adında bir lokantaya girdim.

Kalkanı meşhurmuş, ama bizim alışık olduğumuz gibi tavada değil, kömür ateşinde bütün olarak pişiriyorlar. Olmaz demeyin, bakın, ben dedim;

dedim ama Şef garson Zihni Bey bana göz kırptı, "hele bir deneyin, Abbas bey," dedi.

Zihni Bey işini biliyor, balık kültürüne de son derece hâkim.

Ben 62 yıllık hayatımda böyle bir kalkan yemedim sevgili dostlar. Enfesti. Lakin balığa sıkmak için limon istediğimde Zihni Bey'den küçük bir azar daha işittim. Sıkılmazmış.

Ahtapotun kolundan bir ızgara yapmışlar, "aman Abbas beyciğim," dedi Zihni bey, "vallahi kimselere vermiyoruz, size özel..." Şahaneydi... Hamsi ızgaranın böylesini ben Trabzon'da yemedim.

Bu arada maç başlamış, ben yemekten kafamı kaldırıp da ekrana bakana kadar da 2-0 olmuş. Nartallo kılıklının gol sevinciyle santraya koşuşunu gördüm.

Bu maç kopmuş arkadaş diye yemeğe konsantre oldum. Zihni Bey, kendi yetiştirdikleri domateslerden getirdi, kokusu beni 70'lere götürdü... Zeytinyağını kendi yapıyor, sirkesini kendi yapıyor. Bunlarla hazırladığı domates salatasının da tadı bambaşka oluyor haliyle.

Getirdiği o lezzetli ekmeği soğanlı domatesin sirkeli suyuna batıra batıra yerken kendimden geçmişim. Kafamı tekrar televizyona kaldırdığımda, Nartallo kılıklıyı sağa sola bağırırken gördüm. Köşede skoru görünce gözlerimi ovuşturdum, masadakilere kendimi çimdiklettim.

Nartallo'nun takımı 5 olmuş ama bizimkilerin karşısında 14 yazıyor!

Kalan 10 dakikada kaç tane daha attılar ben sayamadım.

Tabii Hurşut geldi aklıma, ben ona en çok mor rengini yakıştırırım.

Bu arada maç bitti, ben de hesabı istedim.

Galibiyetin keyfi bilmiyorum benim yüzüme vurdu mu...

Ama hesabı ödedikten sonra ben de Hurşut'un morundan geri kalmıyordum
.

2014 9. hafta puan durumu



26 Şubat 2014 Çarşamba

26.02.2014 tarihli müsabaka kadrosu*


* Toplam 13 başvurunun ikisi Canbey'e olduğundan ve ikinci başvuruyu yapan kişi bulunamadığından geçerli 12 başvuran ve geçtiğimiz haftaki gibi Resul ve Mahmut beylerin ilavesiyle kadro teşekkül olunmuştur. Takımlarım bu şekilde düzenlenmesini ise eşbaşkanlardan Kıvanç bey bilhassa rica etmiş ve bu kadroyla rakip takımı rahat rahat yeneceklerini iddia etmiştir.

Canbey adına ikinci başvuruyu yapanın ortaya çıkmaması, dışarıdan da siteye giriş mümkün olduğundan, rejimi tehdit altına sokmuş ve yönetim bu durumu ciddiyetle ele almak durumunda kalmıştır. Dış odakların hain saldırıarına karşı, yönetim, bundan böyle kadro başvuruları yapılırken e-mail belirtmek gerekliliği yasa tasarısını hazırlamış, bunu kamuoyuna sormaya hazırlanmaktadır. 

Ne mutlu İletişimsporluyum diyene.

21 Şubat 2014 Cuma

Hurşut'ça... / SİERRA LEONE DERSİ ve ÖPÜCÜKLER...

Hurşut Atamayır
öncelikle "geçen hafta neden yazmadın abi" diye arayıp soranlara, "yurtdışındaydım" şeklinde cevap veriyorum. Sierra Leone'de yaşayan bir akrabamızın oğlundan söz etmiştim. kendisi devre arasında ülkemize gelmişti; çeşitli kulüplerle görüştürmüştüm, heyhat ülkemiz futbolunda futbolcudan anlayan adam kalmadığından kimseyle anlaşamayıp geri döndü çocuk. elbette buna razı olacak, "Hurşut dayı, bizim işi halledemedi" dedirtecek, Sierra Leone'de adımızı kötüye çıkaracak bu duruma razı olamazdım. derhal atladım uçağa ve genç oğlumuza bir takım bulmak üzere yola çıktım.

ama önce sizlere biraz Sierra Leone'yi anlatayım: resmî adıyla Sierra Leone Cumhuriyeti, Batı Afrika'da bir ülkedir. ülkeye Portekizliler bölgede bol miktarda aslan bulunmasından dolayı aslanlı dağlar, aslanlı sıradağlar anlamına gelen bu ismi vermişlerdir. kuzeydoğusunda Gine; güneydoğusunda Liberya ve güneybatısında Atlas Okyanusu bulunur. Sierra Leone 71.740 km²lik bir alanı kaplar ve nüfusu 6.296.803'dür. tropikal iklime sahiptir. sloganı "Birlik, Özgürlük, Adalet" (ne kadar güzel. ne kadar anlamlı. buradan yönetime soruyorum: acaba İletişimspor'umuzun mottosunda da böyle bir değişikliğe gitmek hoş olmaz mı? tabii büyük önder Hüsnü Paşa'nın sözlerinden biri de yine her maç öncesi mutlaka okunmalıdır)

Sierra Leone'de futbol için ileri seviyede diyemeyiz. İletişimspor'dan en az beş-altı kişi burada çok rahat kral olur. futbolcularımız bunu ciddi düşünmeli. nitekim yıllar önce buraya ülkemizden gelen biriyle ilgili ilginç bir olaya tanıklık ettim: inanılması güç ama ülkedeki langırt sektörü Türklerin elinde! sektörü, yıllar önce ülkeye gelen ve burada kendisine adeta tapılan Mucuteğbağ adlı biri kurmuş. onun getirdiği ve hala ülkede olan 3-5 kişi de samimi karşıladılar beni, safariye bile çıkardılar. leopar hariç, hepsini gördük. özellikle aslanı. arabayla 5 metreye kadar yaklaştık. muhteşem bir yaratık.


neyse efendim, sonuçta ben o arkadaşların da yardımıyla bizim oğlana bir takım ayarlamayı başardım. her ne kadar bir langırt takımı olsa da çocuk mutlu, ben mutlu... bu anı bir fotoğrafla da ölümsüzleştirdim hatta. tam bu esnada sitemizi gençlere gösterince olaylar gelişti: langırt anketini görünce "durun" dememe kalmadan bastılar oyları. "hayır oyu kullandık" dediler, "bildiğimiz kadarıyla Mucuteğbağ bey Türkiye'de, onun onayı, desteği olmadan kimse böyle bir organizasyona girişemez. langırt sektöründe yer sahibi olmak öyle kolay değil" dediler (burada oylarla ilgili bir sıkıntı yaşanmış sanırım, bu konuya da açıklık getirmiş olalım böylece).

buraya kadar maçtan bahsetmedim, "peki maç yazısı nerede" diye soracaklar olabilir. onlara cevaplar hazırladım: birincisi, "futbol yazarlığı ciddi iştir efendim. birileri kalkıp öyle gurmelik yazıları falan yazarsa işte biz de böyle gezi yazıları yazarız" derim.

ikincisi, biz meslek büyüklerimizden böyle gördük. ben misal Erman kardeşimin (Allah selamet versin) bir G. Afrika yazısını hiç unutmam, cüzdanımda saklar ara ara açar okurum (siz de okuyun, benim yazıyı bitirdikten sonra tabii: http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=121839).

üçüncüsü, haftalar sonra desteklediğim takım bir maç kazandı malum. ben kaybetmeye o kadar alışmışmışım ki "domates güzeli" Hasan'ı,"iki çalım atalım önümüzü açalım" Bahadır'ı, "genç" Fırat'ı, "motivatör" Kemalbey'i, Kadir Ab'bey'i, İtalyan Sezarbey'i ve "Simone Inzaghi" İnanç'ı (abisi daha büyük golcü şüphesiz) her yerlerinden öpüyorum diyebiliyorum ancak. zira kafam, duygu dünyam çok karışık. gözyaşlarıma hakim olamıyorum.

yok efendim rakip eksikmiş, yok efendim rakip takır takır oynuyormuş, yok efendim rakip çok üzülmüş... geçiniz. langırt takımına genç evladımızı yerleştirmişim, takımım kazanmış, senelerdir görmek istediğim Sierra Leone'ye gitmişim, bunları mı düşüneceğim allasen...   

20 Şubat 2014 Perşembe

Tribün Eksperi Abbas / İÇİM YANIYOR

Abbas Balaban
Şanssızlıklar yakamı bırakmıyor.

Bu hafta maça giderken yolda lastiğim patladı. Değiştirip de maça yetişemeyeceğimi anlayınca civarda Öz asmaaltı diye bir kebapçıya oturup maçı televizyondan seyretmeye karar verdim. Şanssızlık dedim ya, ne kebapçının kebabına bayıldım, ne de getirdiği hesaba. Bu haftaki muhteşem maçı da soluyamadan, televizyondan seyrettiğimle kaldım.

Bizim takımı bu sefer Canbey kurmuş, hastalığı devam ediyor, yine son derece sıkıntılı bir kadro. Düşünün, takımda bir tek stoper yok, Müçübey'i oraya çekmiş, bir bekte Osmanbey, diğerinde Büyük Kerembey. Bir de Mahmutbey diye bir joker getirmiş... İleride Nartallo kılıklı meczup ve genç Resul!

Karşı tarafta Hasan, Bahadır, Fırat, Kemalbey, Kadirbey, Sezarbey ve İnanç...

Doğrusu ya, içimden aynen şöyle geçti, bizim Hurşut'un morartıları bu hafta geçecek, yazısını yazacak galiba. Demem o ki, Canbey'in takımını bu hafta da haşat edecekler.

Fakat maç başlayınca bir de ne göreyim! Canbey'in takımı takır takır top oynuyor, savunmada müthiş, kontrataklarda akıllı. 5 yer dediğimiz takım, ilk yarıyı 3-0 galip bitirdi. Fakat şanssızlık işte, devre biterken BüyükKerembey sakatlandı. İkinci yarıda kalede kendini biraz denediyse de daha kötü oldu ve çıkmak zorunda kaldı. Artık bunun üstesinden gelmeleri tabii ki imkânsızdı.

İyi direndiler, fakat avantajı kaybettiler. 5-4 geriye düştükten sonra 5-5'i yakalamaları yine müthiş bir başarıydı bana sorarsanız, ondan sonraki cansiperane direnişleri de son derece saygındı ama yorulmuşlardı... Bitiş düdüğüne 2 dakika kala, Kemalbey'in adeta yürüye yürüye rakip kaleye sokulup ceza yayı üstünden vurduğu top kalecinin ellerinden kayıp filelere gittiğinde çocukların gözlerindeki o hayal kırıklığını, içim sızlayarak gördüm.

Son düdük çaldığında Osmanbey bir kenarda ağlıyor, Canbey telleri yumruklayan Müçübey'i teselliye çalışıyordu. Maçın yıldızlarından Resul kafasını direklere vuruyor, Mahmutbey ortayuvarlak içinde tişörtünü parçalıyordu...

Bu maçta Müçübey'e hayran kaldım. Yapamaz dediğim stoper mevkiinin hakkını verirken, gününde bir Suat'ı bile aratmadı. Genç Resul çok çabaladı, bazı acemilikleri dışında görevini yaptı. Ama bir paragraf da Nartallo kılıklıya açmam lazım; hayatının topunu oynadı, gollerinden çok milimetrik asistleriyle beni kendine hayran bıraktı. Elbette Canbey'i, Mahmutbey'i, azimle savaşan Osmanbey'i de takdir ederken, kendini sakatlama pahasına mücadele eden BüyükKerembey'in önünde saygıyla eğiliyor ve kendisine acil şifalar diliyorum.

Baktım benim de gözlerim nemlenmiş. Bahşişi biraz yüklü tutup ayrıldım lokantadan.

Anket sonucu / TURNUVA OLMASIN AMA OYNAYALIM

Bu hafta biraz konu dışına çıkarak, camiamıza yeni hizmetler verebilmek adına langırt turnuvası isteyip istemediklerini sorduk. Beklenmedik bir katılım çıktı ortaya, tam 21 kişi oy kullandı. Burada nazik bir hesap var. Kuşkusuz, bir seçimde 1 milyon seçmen kaydı yapılıp da, sandıklardan 2 milyon oy çıkması vâki değildir; çıkarsa bir sahtekârlık olduğu aşikârdır.

Anketin son gününde Langırt turnuvası yapılsın tercihi 10'a 7 öndeyken... ve zaten her hafta kullanılan oy sayısından fazla oy kullanılmışken, birden "YAPILMASIN" oylarının 11'e 10 öne geçmesi kafaları karıştırdı. Bu son dört oyun kim veya kimler tarafından kullanıldığı araştırılıyor. Ancak elbette bu araştırma sonlanıncaya kadar anketimiz masum kabul edilecek ve Langırt turnuvası düzenlenmeyecektir.
Langırtçılar iş başında

2014 8. hafta puan durumu



19 Şubat 2014 Çarşamba

19.02.2014 tarihli müsabaka kadrosu*



* Bu hafta 14 kişilik başvuru olmamıştır. Başvuranlardan Sami Bey de özel işleri nedeniyle affını isteyince oluşan iki kişilik açık Mahmut L. ve Resul D. beylerle doldurulmuş ve müsabaka kadroları yukarıdaki gibi teşekkül olunmuştur.

18 Şubat 2014 Salı

Mahmut Bavulsu Bildiriyor / HÜSNÜ PAŞA'YI BİTİRME PLANI


Bu haberden evvel, her şeyin bir değerlendirmesi vardı. Ancak bu saatten sonra bütün değerlendirmeler rafa kalkacak; artık her şeyi başka bir mercekle incelemek gerekecek...

İletişimspor kamuoyu geçtiğimiz hafta eşbaşkanlardan Kıvanç'ın metroda uğradığı zehirli saldırıyla çalkalanmıştı. Olayın üstünden bir hafta geçmeden, İletişimspor camiasını derinden sarsacak yepyeni bir ses kaydı çıktı ortaya. Mahmut Bavulsu'nun ortaya çıkardığı ses kaydı, gizli kapaklı ortamlarda, açıkça Hüsnü Paşa'yı bitirme planları yapıldığını gösteriyor....


Mahmut Bavulsu
geçtiğimiz hafta yaşanan Kıvanç başkana yönelik zehirleme girişimi bir şeyi çok net biçimde ortaya çıkarmıştı: İletişimspor üzerinde oyunlar oynanmaktadır.

bu oyunun aktörleri de belli:
 1) İletişimspor'un daha ileri noktalara gelmesi için gece gündüz demeden çalışan, demokrasinin kökleşip boy vermesi için yılmadan mücadele eden eşbaşkanlar, genç hükümet

2) İletişimspor'un önderi, her halı saha tesisinde ve dahi yönetimin arkasında resmi asılı, sözleri belleklere kazınmış (bkz. az önceki link), yüce Hüsnü Paşa

3) yazdıkları bir mektupla Hüsnü Paşa'nın hükümete müdahale etmesi gerektiğini ifade eden, kendi ayrıcalıklı konumlarının bozulmasından rahatsız bir grup kart subay

4) halihazırda Pensilvanya'da bulunan, yine orduyla ve Hüsnü Paşa'yla kurduğu kişisel ilişkiler hasebiyle bunca yıldır yaşadığı elit hayatı kaybetmek istemeyen (bkz. "Ben gelecek olsam burayı işaretlemem ki! Hüsnübey'i ararım"), İletişimspor içinde paralel bir yapı kurup bunu yönettiği artık açıkça ortada olan Ümit hocaefendi.       

Paralel Yapının Tehlikeli Oyunları: Dokunma Yanarsın!
bu aktörler arasında devam eden mücadelenin şiddeti tahmin edilenin çok daha üstünde aslında. nitekim önce Hüsnü Paşa'nın talihsiz sakatlığını kullanmaya çalışan "paralel yapı", Paşa'yı hükümetin sakatladığı iddiasını dahi ortaya attı. sonrasında ise zehirleme girişimi... ki metro işletmesinden alınmış resmi belgeyi ortaya koymamıza rağmen (zehirlenmiştir), birileri çıkıp hala Kıvanç başkanın uyuduğunu iddia edebilecek vicdansızlıkta ve şuursuzlukta olabildi!
zehirlenme haberimizin altında adını vermek istemeyen bir yetkiliden şok bir açıklamayı aktarmıştım: 
"Pensilvanya ve kart subayların oyunları bitmeyecek. aslında Hüsnü Paşa'dan da rahatsızlar. çünkü Paşa tarihte ilk defa yönetimle büyük uyum içinde çalışıyor, birbirlerine saygı ve sevgileri üst düzeyde. bu da tabii tepki çekiyor. bilhassa kamuoyunu yönlendirmeyi çok iyi bilen Pensilvanya'nın içerideki adamlarına, bunların kurmuş olduğu örgütlenmeye çok dikkat etmek gerek. yönetimin elinde daha ciddi suikast planlarına dair ses kayıtları olduğunu ben şahsen biliyorum." 

suikast planları konusunda tetikte olunması gerektiğini gösteren bu açıklamanın üstüne gittim. üstünde "dokunma yanarsın" yazan bir zarfı çalışma masamda bulmamla birlikte nasıl alçakça oyunlar döndüğünü bir kez daha anladım. CD'yi bilgisayarıma koymamla, kulakların yerinden fırladı, gözlerim falçata gibi açıldı!

Hüsnü Paşa'yı Bitirme Talimatı Pensilvanya'dan mı?

kaydı defalarca dinledim. bir ofiste geçtiği anlaşılan konuşmada fonda mehter marşı duyuluyor. üç kişiden ikisinin ajan oldukları anlaşılıyor. aralarına aldıkları üçüncü kişiye (tapelerde "X" kod adıyla geçiyor) sordukları sorularla, bir planı ortaya çıkarmaya çalışıyor gibiler. nitekim çok net duyulan ses, Hüsnü Paşa'yı bitirme planlarından, hatta açıkça suikasttan bahsediyor.

sonrasında aldığım duyumlarsa şöyle:
- hükümet, X kişisini enterne ederek doğru yolu bulmasını sağladı
- yapılan tahkikatta söz konusu kişinin Ümit hocaefendiyle çok yakın olduğu (hatta buna dair çok net belgeler olduğu söyleniyor), Hüsnü Paşa'yı ortadan kaldırma planının Pensilvanya'dan talimatla yapılmış olabileceği ortaya çıktı
- Can başkan, "İletişimspor İstihbarat Daire Başkanlığı"na bizzat geçti
- Kıvanç başkan "Uluslararası Platformlarda İletişimspor'u Yayma ve Geliştirme Cemiyeti" aracılığıyla yurtdışında tüm bu olup biteni anlatmaya başladı
 
İletişimspor'u esir almaya çalışan paralel yapının hükümeti sarsmak için daha çok oyunlar oynayacağı belli. ve fakat hükümetin güçlü ve kararlı tutumu da ortada... söz şimdi milletin...

13 Şubat 2014 Perşembe

Mahmut Bavulsu Bildiriyor / ZEHİRLEYEMEDİNİZ!

 


Hüsnü Paşa-Ümit hocaefendi-yönetim üçgeninde devam eden mücadelede sular durulmuyor... dün maça gitmek üzere metroya binen eşbaşkanlardan Kıvanç zehirlenmekten son anda kurtuldu...

Mahmut Bavulsu
Yaklaşık bir aydır gündemden inmeyen darbe tartışmaları son noktaya vardı. Artık kulislerde açık açık suikast teşebbüslerinden, İletişimspor'u karıştırmaktan söz edilmeye başlanmış durumda.

Suikast iddialarını ilk kez gündeme getiren, Ümit hocaefendinin Pensilvanya'dan yaptığı yorumlar oldu. Hüsnü Paşa'nın sakatlığı sonrası yaptığı açıklamada, "Hiç şaşırmadım. Yemeğine zehir katılmış olsa ona da şaşırmam" diyen Ümit hocaefendi yönetime yönelik sert eleştirilerini hız kesmeden sürdürdü. İletişimspor'da bir vesayet rejimi olmadığını, bunun eşbaşkanlar Can&Kıvanç tarafından uydurulduğunu ileri süren Pensilvanya anlaşılan o ki, Hüsnü Paşa'ya mavi boncuk dağıtıp kart subaylar içinde de örgütlenmeye çalışıyor, paralel yapısının bozulmasından endişe ediyordu.

Evlatlar yoksa yeğen var!
12 Şubat'ta gündüz saatlerinden itibaren enteresan gelişmeler yaşanmaya başladı. Talihsiz sakatlığı nedeniyle maçlardan bir süre ayrı kalacak Hüsnü Paşa'nın iki evladının da dikkat çekici bir şekilde müsabakaya iştirak etmeyeceklerini açıklaması gündeme bomba gibi düştü. Maçtan iki gece evvel temayüllere tamamen aykırı bir şekilde Ozanbey'in telefonla Can başkana ulaşarak "okulu nedeniyle uzunca bir süre" gelemeyeceğini açıklaması; hele ki, Bahadırbey'in "geliyorum, geliyorum ulannn" hırsıyla kendisini iki defa kaydettirdiği halde maç günü yine Can başkana telefonla ulaşıp, "merdiven çıkarken zorlandığını" mazeret göstermek suretiyle affını istemesi, işin arkasında başka bir iş mi var sorularını doğurdu.

ne var ki, yönetim soğukkanlılığını hiç bozmadığı gibi inanılmaz bir karşı hamle yaptı: İletişimspor'a yıllardır ara vermiş Kadir efendiyi, yani bir başka Abbas'ı maça getirtti. böylece gerek darbe peşindeki kart subaylara  gerek Pensilvanya'ya iplerin kimin elinde olduğunu net şekilde gösterdi.  

Metroda suikast girişimi
ancak birileri rahat durmuyordu. derhal karşılık verdiler: gerçek bir halk adamı olan Kıvanç başkan maça gelmek üzere bindiği metroda ölümden döndü! metronun hareket etmesinden hemen sonra Kıvanç başkanın yanına oturan kar maskeli bir tip şeker yemeye başladı. dörtlü formundaki koltuklarda oturan diğer kişilere de ikram ettikten sonra Kıvanç başkana da sundu. başkan teşekkür edip adamı geri çevirdi. ancak adamın "hor görme bizi, ayıptır, ikram ediyoruz işte, yazık" vb. gibi sözleri karşısında meseleyi uzatmak istemeyerek şekeri aldı.

kar maskeli adam ve diğer üç kişi hemen bir durak sonra metrodan inerken yediği şekerin etkisiyle geçirdiği baygınlık sonucu Kıvanç başkan gözünü açtığında Merter'e gelmişti. maçın başlamasına sadece 5 dakika kala gerçekleşen bu alçakça suikast girişiminden kurtulan Kıvanç başkan her şeye rağmen tüm çabasını harcayarak 5 dakika gecikmeyle maça yetişmeyi başardı. 

Zeytinin faydaları
doktor Wolfgang Neschter, Kıvanç başkanın zehirlenmeden kurtulmasının mucize olduğu yorumunu yaparken zehrin sadece uyutucu özellik göstermesinin sebebini eşbaşkanın öğle yemeğinde yediği bol miktardaki zeytinin içinde bulunan A, C, E vitaminleri ile kalsiyum, fosfor, kükürt, klor, magnezyuma borçlu olduğunu belirtti.

"Başka suikast planları da olabilir"
adını vermek istemeyen bir yetkilinin yaptığı açıklama ise suikast planları  konusunda tetikte olunması gerektiğini ayan beyan gösteriyor:
"Pensilvanya ve kart subayların oyunları bitmeyecek. aslında Hüsnü Paşa'dan da rahatsızlar. çünkü Paşa tarihte ilk defa yönetimle büyük uyum içinde çalışıyor, birbirlerine saygı ve sevgileri üst düzeyde. bu da tabii tepki çekiyor. bilhassa kamuoyunu yönlendirmeyi çok iyi bilen Pensilvanya'nın içerideki adamlarına, bunların kurmuş olduğu örgütlenmeye çok dikkat etmek gerek. yönetimin elinde daha ciddi suikast planlarına dair ses kayıtları olduğunu ben şahsen biliyorum." 


--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Pensilvanya'dan gelen mesnetsiz saldırı karşısında Mahmut Bavulsu, haberiyle ilgili şu belgeyi de paylaşmak zorunda kalmıştır:

Sevgili başkanımızın zehirlendiğine dair belge

Tribün Eksperi Abbas / ŞAMPİ...

Abbas Balaban
Bu hafta ağır bir grip geçirdim, üstünüze afiyet, maça gidemedim, televizyondan seyrettim. Onun için siz değerli okurlarımdan özür diliyorum, zira televizyondan seyretmekle maç yazılmayacağına inanlardanım.

Maç saatine doğru televizyonun karşısındaki divana uzanmış kadroları bekliyordum; hanım o becerikli elleriyle yaptığı ıhlamuru getirirken telefonum çaldı, kuşlarımdan biri arıyordu. "Hayrola?" dedim, "Müçü dönmüş!" dedi.

Sesi iyi gelmiyordu, üstüne gittim. "Dönmüşse dönmüş, ne var bunda?" diye sordum; "biraz kırılmış abi," dedi. Geçen hafta yazdık ya, Fin Ülkesinde boyuna uygun kutup ayısı bulmaya gitti diye; ona kızmış meğer. Kutup ayısı filan aramıyormuş, ayı bunun karşısına çıkmış! Eh, kutup ayısıyla çölde karşılaşanlar da var, Müçü yine şanslı saysın kendini.

Dedim, "bırak şimdi, sen bana kadroları söyle..."

Doğrusu bu ya, kadroları duyunca o hasta halime bir kahkaha attım. Bizimkiler Şiar'lı kadroyla çıkıyor maça, göbekte Küçük Kerembey sigorta, ileride Fıratefendi... Geçen haftanın yıldızı İnançbey, yükselen grafiğiyle Sezar, tatilden güçlenerek dönen Müçü... Bir de Kadir bey var kadroda, yıllar süren adele sakatlığının sonunda nihayet sahada.

Bu yıldız kadronun karşısına Canbey forvette Nartallo kılıklıyla çıkıyor! Futbolda "arka libero" mevkiinin mucidi küsük Hasan ortada, gerisi hep müdafaa... Peki golü nasıl atacaklar?

Racır LÖmer'e yıllarca haksızlık mı ettik?

Canbey daha beter çıktı. Böyle futbol mu olur? Sadece defansla bir yere varamazsın, geriye düşersen nasıl çıkaracaksın? Neyse, Canbey'in takımını Hurşut'a havale edeyim, zira anlatmak gereken asıl bizimkilerdi.

Bir futbol bu kadar mı şahane oynanır azizim? Kadir bile sırıtmadı bu takımda, eski günlerini hatırlatan bir fantazi şut girişimi dışında... Hep söylüyorum, Şiarçocuk bir yıldız adayı. Hele arkasında Küçük Kerembey varsa, iyice rahat ediyor. İnanç çizgisini koruyor, hem savunmada, hem hücumda var. Kimse itiraz etmesin, Müçü dünyanın en teknik sağ beki; Sezar yeri geldiğinde kurt golcü, yeri geldiğinde çizgide rüzgârın oğlu, yeri geldiğinde geçilmez müdafi. Fırat gününde olduğunda her takımı taşıyabilecek kapasitede bir oyuncu. Böyle olunca, rakip takımın hiç şansı kalmıyor tabii, ben de hasta yatağımda, bir nebze keyiflendiğimi hissediyorum.

Maçın sonuna doğru elim telefona gitti, bizim Hurşut'u arayacaktım. Sonra durdum, "neyse," dedim, üstüne gitmeyelim zavallının.

2014 7. hafta puan durumu




10 Şubat 2014 Pazartesi

12.02.2014 tarihli müsabaka kadrosu*


* Kendini iki kere işaretleyen Bahadır'ın ikinciyi kendini silmek için yaptığı anlaşılmış ve kadro 12 kişide kalmıştır. Akabinde, bundan sonra maçlara devamlı geleceğini bildirmek üzere arayan Kadir Abbas ve Şiar'la 14 kişi tamamlanmıştır.

7 Şubat 2014 Cuma

Hurşut'ça... / MİLYONLUK EŞEKLER...

Hurşut Atamayır
avazım çıktığınca bağırmak, haykırmak istiyorum: "milyonluk eşekler"... nefesim tükensin istiyorum: "beceriksizler", "kabiliyetsizler", "reziller"... "neden bu celal, bu öfke" derseniz, "çünkü hak ediyorlar" derim.

kadrolar 7'şerden açıklanmasına rağmen sahaya çıkan 12 kişi görünce "noluyor" dedik. her gün yeni icat çıkaran federasyon yeni bir uygulama yapmıştı da haberimiz mi yoktu? üstelik saha kenarında da teknik direktör olduğu iddia edilen bir zat dikeliyor. meğer takıma dışarıdan sokulan, Kerem L.'nin arkadaşı olan çocuk geç kalınca Kerem L. onu aramaya gitmişmiş. eee, sen kendi özkaynaklarını bu kadar kolay harcarsan dışardan gelen adama böyle muhtaç olursun işte.

yeri gelmişken yönetime soralım: Erdoğan? nerede bu adam? madem oynatmayacaksınız feshetsenize sözleşmesini. kulüp babanızın malı tabii, harcayın milyon dolarları. hoş, güya sözleşmesi olanlar da tatilde: Müçü bey Fin diyarlarına Noel babayla görüşmeye gitmiş, Suat bey Bayrampaşa'da buz pateni yapıyormuş... haa bir de Mete bey var, toplantısı çıkmış! Türk filmlerinden çok iyi biliyoruz, "canım, sen beni yemeğe bekleme toplantım uzayacak" diyenleri... 

maça dönelim, altıya altı oynanırken 2-1 üstünlüğü vardı önlüksüzlerin. ne zaman ki, Abbas Balaban'ın "bu adam maçın kaderini belirler" dediği o geç kalan çocuk önlüklülerdeki yerini alıp Bombacı Hüsnü önlüksüzlere dönüş yaptı, işler değişti. sahiden de o çocuk maçın kaderini belirledi ama Bombacı Hüsnü'nün önlüksüzlere geçmesine vesile olarak!
  
halbuki sen bir kişi fazlasın, sahaya zaten 1-0 galip çıkmışsın yani; maçı 2-1'e getirmişsin; uzun namlulusundan tut, bombacısına kadar her türlü silah var elinde ama bunları kullanmayı bilen bir komutan olmadıktan sonra neye yarar? yılanın başını küçükken ezmezsen olacağı böylesi bir mağlubiyet işte. çünkü rakip "inançlı", galibiyet yemini etmişler. e, sende dağınıklık, kendini bilmezlik, şuursuzluk... üstüne bir de Bombacı Hüsnü'nün sakatlığı, oh ballı lokma tatlısı...

maçın neticesinde o eksik takım resmen madara etti artistlik puanı yüksek önlüksüzleri. nasıl bağırmam, nasıl haykırmam: "milyonluk eşekler"...

6 Şubat 2014 Perşembe

SON DAKİKA / HÜSNÜ PAŞA'DAN KÖTÜ HABER!

(İSHA) Dün oynanan karşılaşmada sakatlanarak oyundan çıkan Hüsnü Paşa'nın durumunun ciddi olduğu ortaya çıktı.
Paşa'nın uzun bir süre sahalardan uzak kalması bekleniyor.


Dün oynanan müsabaka esnasında sakatlanarak oyundan çıkan Hüsnü Paşa'nın durumunun ciddi olması ihtimali taraftarlarını korkuttu.

Dünkü müsabaka esnasında şut çekmek için çoğu zaman yaptığı gibi ayağını boşa sallayan Hüsnü Paşa'nın arka adalesinde çekme meydana geldi. Acı içinde kıvranan ünlü futbolcunun saha kenarında gözyaşlarına hakim olamaması izleyenleri duygulandırdı. Paşa'nın uzun bir süre sahalardan uzak kalması bekleniyor.

"Beni Makedon hekimlerine emanet edin" diyerek akşam saatlerinde arkadaşı Napolili futbolcu Goran Pandev'in de doktoru olan Alman Wolfgang Neschter'e giden tecrübeli yıldızın durumu, MR sonuçları gelince ortaya çıkacak.  Almanya'ya giderken yakaladığımız Bombacı, "Nasıl oldu anlamadım. Vurabilsem kesin goldü, vuramadım, ayağım koptu. Acım büyük. Ama biz ne sakatlıklar atlattık, bunu da atlatırız" şeklinde konuştu.

Son günlerde ortaya çıkan "darbe söylentileri-kart subayların tedirginliği-Pensilvanya" konularına girmek istemediğini söyleyen Paşa'nın, "Şimdiden uyarayım, sakatlığım nedeniyle maçlara gelemeyeceğim için çeşitli söylentiler çıkabilir. Halkımız bunlara itibar etmesin. Yönetimle son derece uyumlu biçimde çalışıyoruz" demesi de dikkat çekti.  

Telefonla ulaştığımız, Paşa'nın ayda bir kaplıcalardan yararlanmak üzere mutlaka ziyaret ettiği Kuzuluk'taki fizyoterapisti ise kesin bir şey söylemenin zor olduğunu, Dr. Neschter'den haber beklediklerini, ancak Türkiye futbolunun böyle bir yıldızı kaybetmeye henüz hazır olmadığını ifade etti. 

Paşa'nın önümüzdeki hafta oynanacak müsabakada yer almasının zor olduğu söyleniyor.
Hüsnü Paşa'nın sakatlığı ciddi olabilir

Tribün Eksperi Abbas / HAYSİYET MÜCADELESİ

Abbas Balaban
Fotomaç gazetesinin ganyan ekiyle oturacağım koltuğu siliyordum ki, gözüm benim kuşlara takıldı; durgundular. Ne haber? dedim, haber yok, dediler. Müçübey  yokmuş kadroda, Fin ülkesinin çorak topraklarında boyu boyuna, gözü gözüne uygun bir kutup ayısı aramaya gitmiş.

Kadrolar elime geldiğinde çok şaşırdım: Bizim takım 6 oyuncuyla çıkıyor 7 kişi karşısına. Neden dedim, Metebey gelememişler. Metebey, şu geçen hafta takımı yakan sol bek (!) Dedim, sakıncası yok o zaman. Ama şaşkınlığım bununla da bitmedi. Bütün hafta antremanlarda göz dolduran Hasan'dan bu maçta çok şey bekliyordum ama o da yoktu. Meğer, vefat eden amcası için memleketi Hakkari'ye gitmiş, yerine de Murat diye bir genç transfer edilmiş. Yanımda oturan meslektaşım Hurşut'a maçın kaderini bu gencin performansı belirler dedim; güldürme beni dedi, belli ki çok güveniyordu yedi kişilik takımına.

Bir sürpriz de, milli takımlar sorumlusu Ümit Metin beyin müsabakayı izlemeye gelmiş olmasıydı. Onun gözüne girmek için futbolcuların üst düzey performans sergileyeceklerini düşünerek keyiflendim. Bir yandan da, belirli bir kişiyi izlemeye geldiğini düşünüyordum, sonradan anlaşıldı, Murat adındaki genci izlemeye gelmiş. Eh, benden söylemesi, bu genç yakında kendini milli takımda bulursa kimse şaşırmasın.

Müsabaka dengeli başladı. Yedi kişilik rakip takım oyuna ağırlığını koymaya başlamıştı ki, Hüsnü ve Nartallo kılıklıdan oluşan çift forvete Sezar'ın da eklenmesiyle, dört kişilik bir takım olarak kaldılar. Direnç merkezleri Ozan da kalede olunca, bizim altı genç kontrolü ele geçirdi. Sağdan, soldan, ortadan, her yerden akın akın geliyorlardı. İnançbey hayatının maçını oynadı, Kerembeyler defansı toparladı, Erkanbey ileri geri çalıştı, Cembey jenerik gollerle zevkimizi pekiştirdi, biz de dört köşe olduk yerimizde.

Tabii bizim Hurşut'un hali pek de öyle değildi, gülümsemesi yerini önce hayrete sonra da boğuk bir homurtuya bıraktı, müsabaka sonunda elini sıkarken yüzü mosmor olmuştu: "Resmen d....tılar bizi" diyerek çıktı gitti.

Yerim müsait olsa daha çok anlatırdım, altı kişiyle haysiyet mücadelesi veren bizimkiler, destan yazdılar resmen. Hele Cembeyin golünü anlatmaya kelimeler yetmez. Ama burada keseyim, rakip takımı da daha fazla rencide etmek zorunda kalmayayım.

2014 6. hafta puan durumu



5 Şubat 2014 Çarşamba

05.02.2014 tarihli MÜSABAKA KADROSU*


* Amcasının vefat etmesi dolayısıyla Hakkari'ye gitmek zorunda kalan Hasan son dakikada kadrodan çıkmış, yerine Kerem L. eşrafından Murat nam oyuncu yerleştirilmiştir.

Fakat daha ilerleyen saatlerde bu defa Metebey ani bir toplantısını (!) mazeret göstererek kadrodan çıkmış ve yeri doldurulamamıştır. Bunun üzerine kadro revize edilmiş, Hüsnübey'le Erkanbey ve Sezarbey'le İnançbey yer değiştirmiş ve aşağıdaki şekil ortaya çıkmıştır.

Beyazlar: Sami, Sezar, Osman, Can, Kıvanç, Hüsnü, Ozan.
Renkliler: Cem, Kerem L., Kerem Ü., Murat, Erkan, İnanç.

ANKET SONUCU / UNUTULURSUN, AKILLI OL

Erdoğan gençken...
Bu hafta, belindeki sakatlığı nedeniyle birkaç haftadır müsabakalara katılmayan Erdoğan'ı andık anketimizde.

Ankete katılım, her hafta bir kişi olmak üzre, artan bir grafik izleyerek bizi memnun ediyor. Bu hafta 14 kişiyle, geçen haftaki 13'lük rekoru kırmış olduk.

Belirgin bir gündem maddesi bulamadığımız için bu hafta "Erdoğan'a söylemek istediğiniz bir şey var mı?" diye sorduk kamuoyuna. Sonuçlar şaşırtıcıydı:

14 kişinin yedisi, yani % 50'si, Erdoğan'ın kim olduğunu hatırlayamadı. Gözden ırak, gönülden ırak olur demişler, insan merak ediyor, futbol bu kadar mı vefasız olmak zorundadır. Evet, futbolda dün yoktur bugün vardır ama... Erdoğan gibi bir yıldız da bu denli mi çabuk unutulur?

Kendisini hatırlayan yedi kişi ise duygularını çeşitli şekillerde ifade etmek istemiş: 3 kişi geçmiş olsun dileklerini iletiyor buradan, duydun mu Erdoğan?

İki kişi -muhtemelen geçmiş olsun dileklerini telefonla iletmiş- özlediklerini beyan ediyorlar.

İki kişi ise, belli ki sakatlıktan habersiz, büyük ustanın yine arabasını çıkaramadığını, müsabakalara o nedenle iştirak edemediğini sanarak, ustaya sesleniyorlar: çıkaramadın mı arabayı?

Şimdi asıl merak edilen, bu 14 kişinin içinde Erdoğan da var mıydı? Vardıysa, hangi şıkkı seçti?

İletişimspor muhabiri Mahmut Bavulsu bu konunun peşini bırakmayacaktır.

Geçmiş olsun Erdocum
  3 (21%)
O kimdi ya?
  7 (50%)
Garajda mı kaldın abi?
  2 (14%)
Özledim be yaa.
  2 (14%)