29 Ocak 2010 Cuma

ulaşımdan sonra topa da sponsor bir simge isim

yıllardır İletişimspor'un ulaşım sponsorlarından birisi olan Müçteba A., son yaptığı hizmetle gönülleri fethetti. otoriteler M.A.'nın top üzerine dönen bitmek bilmez tartışmalara koyduğu noktayı, İletişimspor tarihinde bir dönüm noktası saymak gerektiği konusunda birleşiyorlar...

haftanın maçı için sahaya gelen İletişimsporlular kendilerini bekleyen sürprizden habersizdiler. oysa Müçteba A.'nın girişimi belki de İletişim futbol tarihinin seyrini değiştirecek türdendi. zira veteran topçulardan Ü.K.'nın sözleriyle, "bu topla bir şeyler yapamayan kusuru kendinde arayacak arkadaşşş."

maç öncesinde sadece İletişimspor Blogculuk'a konuşan Müçteba A. topu alma serüvenini şöyle özetliyor: "Bu top onyıllardır süren bir araştırmanın sonucunda burada. Beş yüzün üzerinde dükkana girdim çıktım, bin civarında topun basıncını ölçtüm, nice satıcılarla muhatap olmak zorunda kaldım. Ancak sonunda gönlümüze göre bir top buldum."

Peki kendisini bu topu almaya iten saikler nelerdi?: "Yıllardır devam eden top tartışmalarına bir nokta koyarak tarihe geçmek istedim. Bu topu beğenmeyene de diyecek sözüm yok artık. Ki, kimseden lafımı esirgemem beni bilenler bilir."

Topun Şampiyonlar Ligi final maçı topu olmasına ayrıca dikkat çekmek gerek. Müçü açık bir mesaj veriyor: "Bu takımda oynayacak oyuncuların şampiyonlar ligi oyuncusu kıvamında olması şart! UEFA kriterlerini bizim takıma da yansıtmamız gerekiyordu."

böyle bir top şüphesiz çok pahalıdır. "bu adam bu kadar parayı nereden bulmuş?" sorularına da açıklık getiriyor Müçteba, mağrur, kendinden emin bir ifadeyle: "Emeklilik param... Emeklilik ikramiyemin tamamını topa yatırdım. Bundan sonra kariyerimde futbolcu olarak ilerlemeyi düşünüyorum. Hiçbir şey için geç değildir bence. İnanırsam neden olmasın, yapabilirim, biliyorum, hissediyorum..."

Bu duygu fırtınasını, dedikodularla bölüyoruz: "Top sizin olduğu için her maçta istediğiniz yerde oynayacağınız, hatta beğenmediklerinizi oynatmayacağınız söyleniyor..." Müçteba'nın suratında bir an için beliren ifade bazıları için korkutucu olabilir: "Yok canım o da nereden çıktı. Ama yine de arkadaşlara tavsiyem benimle iyi geçinmeleri, bana iyi davranmaları. Çünkü son tahlilde top benim. Açık açık 'istediğim yerde oynarım' diyemem tabii ama en azından teorik olarak istediğim yerde oynarım. Biz mahallemizde böyle gördük. Arkadaşların da bunu dikkate alacağından eminim."

Fotoğraf: Ekrem Buğra B.

4. hafta maçından akılda kalanlar

Yüksek katılımla adeta bir şenlik havasına bürünen 2010'un 4. maçı, uzun zamandır görüşemeyen eski dostların bir araya gelmesine de vesile oldu. Birçok ilkin yaşandığı gecenin en çarpıcı olayı, 1936 senesinden beri kullanılagelen emektar Molten yapımı kurşun dökme topun yerine
Müçteba Bey tarafından modern bir Adidas'ın tesis edilmesiydi. Tuhaf bir mukavva mekanizma içinde müsabakaya gelen Adidas'a katılımcıların ilgisi de büyüktü. Gördüğü aşırı ilgiye şaşıran Adidas büyük bir camiaya geldiğinin farkında olduğunu, burada mutlu olacağına inandığını belirtti. Adidas'la birlikte Kartaltepe'ye gelen yardımcısı basınç aleti de yaşanan izdiham karşısında ibresini oynatmadan edemedi (yukarıda).

Bir ara tesisler içinde bir hayalet dolaştığı söylentisiyle bir panik havası olduysa da sonradan bunun Can Bey olduğu anlaşıldı ve keyifler yeniden gıcır oldu (solda).
Heladan çıkarken görüntülediğimiz Kıvanç Bey'in yüzünden, ağır bir yükten kurtulmuş olmanın rahatlığını anlatır masumane bir ifade yansıdı objektiflerimize. Yanımızdan geçerken formasının üstüne öylesine geçiriverdiği hırkasıyla futbola entelektüel bir tını zerk etmek peşinde olduğunu, gol atmanınsa çok fazla bir önemi olmadığını söyledi (sağda belden yukarısı).
Müsabakanın renkli simalarından biri de, geceye yeni kanguru derisi ve sarı fosforlu profesyonel halısaha ayakkabılarıyla katılan Can Bey'di (sağda belden aşağısı).
Daha sonra sahaya çıkan takım topluca 4. haftanın bir hatıra fotoğrafını çektirdi (aşağıda):
Bu fotoğrafın çekilmesi de öyle kolay olmadı. Grubun disiplininden sorumlu Ümit Bey, Can Bey elini doğru yere koydu mu, Müçteba Bey kollarını doğru yerleştirdi mi diye teftiş ederken bir türlü kameraya doğru zamanda bakamadı (bunun kayıtları aşağıda mevcut), ancak dördüncü çekimde istenen sonuç elde edildi. Buna rağmen, Can Bey'in yine elini doğru yere koyamadığı dikkatli gözlerden kaçmıyor.

Müsabakanın başlamasıyla birlikte kuşkusuz bu keyifli ifadelerin yerini gergin yüz hatları, yüksek tondan ünlemeler ve müzmin şikâyetler aldı. Doğan Bey'in dengesiz takım teşekkülü nedeniyle Önlüksüzlerin yer yer isyanlarına sahne olan karşılaşmanın önemli anlarından biri de Ümit Bey'in volesiydi. Pozisyonda savunma beki Müçteba Bey'in cansiperane mücadelesine dikkat (aşağıda):


İŞTE TOPLU FOTOĞRAFLAR:


(Ümit Bey Can Bey'in sağ eliyle meşgul)

(Ümit Bey Sezar Bey'le meşgul)
(Ümit Bey Müçteba Bey'in kollarıyla meşgul)

28 Ocak 2010 Perşembe

27 Ocak / Önlüksüzler 3 - Önlüklüler 9

topun kralı...
- İletişimspor müsabaka tarihinin en kalabalık günlerinden birini yaşarken soğuk havaya rağmen karşılaşmaya gösterilen yoğun ilgiyi başkan Hüsnü Abbas'ın "kötü düşünecem" açıklamasına bağlayanların sayısı azdı. genel görüş, katılımcıların, faaliyete geçtiğinden beri kamuoyunun sesini duyurmayı kendisine görev edinmiş ve geniş bir halk desteği kazanmış İletişimspor Blogculuk yayınında küçük de olsa görünebilmek, bir fotoğrafını koydurabilmek için soğuk havaya aldırış etmedikleri yönündeydi.


- Müçteba A.'nın dünya standartlarında bir hizmet olarak takıma kazandırdığı topa gösterilen ilgi büyüktü. herkes şurasından burasından topa ellemek isterken, Müçteba'nın "Daha bitmedi bi de buna bakın" diyerek ortaya çıkardığı "basınç ölçüm aleti" ayrıca sansasyon yarattı.

- genç oyuncular Özgür-Buğra ikilisinin kadrodışı bırakılması bazı oyuncuların morallerini bozarken, Buğra'nın fotoğraf çekimi için sahaya gelmesi, "Ben bu takımda bana verilecek her görevi yaparım arkadaş, basamakları teker teker çıkarım" haykırışı, gençlerden umutlarını kesenlerin gönlünde bir sıcaklık yarattı.

- ihtimal soğuk nedeniyle sahaların hepsinin boş olması, İletişimspor'dan önce maç yapan takımların futbol aşklarındaki kaypaklığı gözler önüne sererken, halı saha sahibinin bu aşka sahip çıkıp saha ücretinde hiçbir indirim yapmaması tepki çekti.


tek seçici: Doğan Ç.
Önlüklüler: Doğan Ç., Kerem L., Can B., Suat A., Atilla L., Hüsnü A., Ümit K., K.G.G., Sami A.
Önlüksüzler: Ender Ö., Kerem Ü., Hasan D., Bahadır A., Kıvanç K., Erdoğan Ö., Hamit B., Müçteba A., Sezar A.

maçın özeti
maç öncesinde sahadaki kalabalığa bakarak müsabakadan 0-0, 1-0, 2-1 gibi bir şampiyonlar ligi skoru bekleyenler daha ilk 5 dakika içinde yanıldıklarını anladılar. zira Önlüklüler, peşpeşe yapılan savunma hatalarını iyi değerlendirerek farkı bir anda açtılar. sonrasında da bir türlü toparlanamayan Önlüksüzlerin hatalarını iyi değerlendiren Önlüklüler, büyük çoğunluğu savunma hatası kaynaklı, kopya gollerle, aslında çok da iyi oynamadıkları maçta sahadan 9-3 gibi bir skorla galip ayrılmayı başardılar.

karne
Doğan Ç.: geçtiğimiz hafta yaptığımız "maç eksiği göze çarptı" değerlendirmesine çok alınmış olacak ki, resmen evde çalışıp gelmiş. yaptığı birbirinden güzel kurtarışlarla "man of the match" olmayı hak eden bir oyun sergiledi.
Kerem L.: çalışkanlığıyla bilhassa takımının ataklarında rol oynadı.
Can B.: maça kanguru derisinden "profesyonel" halı saha ayakkabılarıyla iştirak eden Belge maç boyunca zıplamalarındaki artışla da dikkat çekti.
Suat A.: yaptırdığı penaltı için "ne penaltısı yaaa, ben topa dokundum" şeklindeki itirazlarını hâlâ sürdürdüğü söyleniyor. zaten bu itirazı '90'lı yılların ortasından beri yinelediğini bilenler için enteresan bir gelişme değil.
Atilla L.: maç boyunca yaptığı en sansasyonel hareket Erdoğan'ı kafasından şişlemesiydi.
Hüsnü A.: savunma hatalarını iyi değerlendiren Abbas, golünü de atarak kariyerindeki toplam gol sayısını bir adım daha ileriye taşıdı.
Ümit K.: maçın oynandığı günün doğumgününe denk gelmesi hoş bir sürprizdi. Önlüksüzlülerin maç sonunda yaptıkları, "ÜK'ya bir nevi doğumgünü hediyesi olarak maçı bıraktık" açıklaması pek inandırıcı bulunmadı. öte yandan disiplin işleri sorumlusu olarak şişçi Atilla'ya verdiği konferans da dikkat çekti.
K.G.G.: haftalar sonra döndüğü futbola galibiyetle başlaması moralini düzeltti. topsuz oyunda iyiydi ancak maç eksiği göze çarptı.
Sami A.: savunmada hatasız oynayarak rakip forvetlere gol izni vermedi.

Ender Ö.: mühim bir iki kurtarışına rağmen "kalecilik ontolojisine" fazla dalıp pratiği unuttuğu gözlendi.
Kerem Ü.: asabiyeti son derece düşüktü. maç boyunca uyumsuzluk içindeki takımına moral aşılamaya çalıştı.
Hasan D.: geçen hafta kimseye küsmeyerek tarihe geçen Hasan D., "nasıl olsa tarihe geçtim" diyerek bu hafta da oyun içinde muhtelif küsüşlerde bulundu. yine de çalışkan ve koşan bir isimdi.
Bahadır A.: "iki çalım atalım önümüzü açalım" ekolünün önde gelen temsilcisi, kalabalık karşısında çalımcılık yeteneklerini sergileyemeyince morali alt üst oldu. bir başka küskün olarak gözüktü.
Kıvanç K.: maçtan önceki iddialı açıklamaları yerle bir oldu. maçın sonlarına doğru oyunu iyice serip küskünlükle-adam sendecilik arasında gidip gelmesi dikkat çekti. maçın bitimine 2 dakika kala üstünü giyip, çıkışa yönelmesi oyunu kafasında da bitirdiğinin işaretiydi.
Erdoğan Ö.: yüzüne gelen topa rağmen önlüksüzlerde mücadele eden 2-3 oyuncudan birisi olarak göze çarptı.
Hamit B.: kaptırdığı topların teker teker gol olmasıyla rakip takımın maç sonunda "ulan ne güzel oynadık ha" şeklinde düşünmesine yol açan isimdi.
Müçteba A.: topun sahibi olduğu için bu maçta kendisi hakkında yorum yapmıyoruz. oynatmaz falan.
Sezar A.: öyle ya da böyle attığı gollerle önlüksüzlerin yıldızıydı. maç öncesinde şortuyla bol bol poz verdiği gözlendi.

not: maç esnasında çekilen fotoğraflar henüz karanlık odadan çıkmadığı için değerlendirme yazısını fotoğrafsız yayımlamak durumdayız. fotoğraflar elimize geçer geçmez elbette aktaracağız.

2010 4. hafta puan durumu


27 Ocak 2010 Çarşamba

4. hafta futbola hücum

Miladî 27/01/2010, hicrî, blogdan sonra (B.S.) IV. hafta oynanacak müsabakaya, meteorolojinin yılın en soğuk günleri uyarısına karşın, tam 18 müracaat gerçekleşti. Bu, 2005 senesinden beri yaşanmış en büyük katılım anlamına geliyor. Uzun bir sakatlık döneminden sonra, iyileştiği halde futbola gönülsüz duran Kemal Gökhan, gelmek istiyorum dediği halde eşini ikna edemeyen ve çocuğunun okul durumunu bahane eden Ender Özkahraman en dikkat çekici iştirakçiler. Duayenlerden Sezar Atmaca'nın uzun bir aradan sonra dönmesi büyük sürpriz değil ama, Hollanda'da kulüp arayışlarını sürdüren Doğan Çetinkaya'nın üst üste ikinci hafta maç başvurusunda bulunması kamuoyunda büyük şaşkınlık yarattı. Zira, Doğan Bey'in katılımı yıllar sonra müsabakanın iki kaleciyle oynanması anlamına da geliyor ki, bu İletişimspor ekibinin senelerce hasret kaldığı bir durumdur. Tabii iki kaleci mevcudiyedi esnaında, büyük golcü geçinen Kıvaç Koçak'ın neler yapacağı da tüm blog yazar ekibi gibi müsabaka iştirakçilerinin de merakını uyandıran hususların başında geliyor. Fırsat bulmuşken kendisine bu soruyu soran muhabirimiz şu cevabı aldı: "İletişim futbolu adına büyük gelişme. Ancak beni ilgilendiren bir durum yok, her iki kaleciye de atacağım gollerle gençlerin önünü açacağım". Blogspor yazı işleri bu sözlerden bir mânâ çıkaramamıştır.
Her şey bir yana, Ataköy döneminin geniş saha koşullarında bile pek rastlanmayan bu istisnai kalabalığın Kartaltepe'nin dar koşullarında nasıl organize olacakları, nasıl alan paylaşacakları nazr-ı dikkatimizde olacaktır. Bir İstiklâl Caddesi görüntüsünün hasıl olacağını düşündüğümüz yeşil örtünün üzerinde, futbolcu arkadaşlara kolaylıklar ve hakem şansı diliyoruz. Ayağınız düz bassın.

25 Ocak 2010 Pazartesi

"Allah Allah... Hiç mi vicdanınız yok?"

başkandan kaytarma peşinde olanlara tokat gibi cevap... maç ertelenmesinin gündemde olmadığını belirten Abbas: "Gelmeyenler hakkında kötü düşüneceğim"...


memleketimiz gerek Balkanlardan gerek oradan buradan gelen soğuk hava dalgalarının etkisiyle karlar altında kalmış, liglerde bazı maçların tatili gündeme gelmişken önceki gün gazetecilerle bir araya gelen Hüsnü Abbas önemli açıklamalarda bulundu.

bazı çevrelerde "İletişimspor maçı ertelenecek" şeklinde söylentiler olduğunu, bunlara karşı sabırlarının tükendiğini ifade eden Abbas, "Buradan bu söylentileri çıkaranlara sesleniyorum. Hiç mi vicdanınız yok? Bu takım ne zaman maç ertelemiş Allah Allah? Her koşulda çıkıp topumuzu oynarız." dedi.

kafalardaki soru işaretlerinden birisinin ulaşım konusunda olduğuna değinen Abbas, "Kimsenin endişesi olmasın. Ulaşımda bir aksaklığın olmaması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Zaten havalar da düzelme trendine girdi." diye konuştu.

garsonlara uygulanan her türlü tazyike rağmen elindeki bardakta ne olduğu bir türlü öğrenilemeyen başkanın son mesajı ise çarpıcıydı: "Çarşamba günü gelmeyecek olanlar hakkında, çok açık söyleyeyim, kötü düşüneceğim."

"ne orası yeşilyurt ne o gün o gün"

bir başka tekzip metni de Ümit Bey'den geldi. kendisi "tarih" köşemizde yer alan tarihten beyaz bir sayfa başlıklı haberimiz için düzeltme metni göndermiş. aynen yayımlıyoruz:

baylar!
blog tamam, maç özeti tamam, sezar atmaca röportajı dokunaklı ve fakat kardeşim, her şeyi ben mi düzelteceğim!?!?
karlı fotoğraflar yeşilyurt'ta değildir. ataköy emlak bankası tesislerindedir. bu bir. o gün benim doğumgünümdü, 50 yaşında oldum. yarım asrı devirdiğim günün bele kadar karlı sahada maça denk gelmesini unutur veya yanlış hatırlarsam hiç yaşamayayım yani...
esas önemli hata, kar fırtınasında ataköy'e gidilemeyişi vs. hikâyesi -ki, hikâye tamamen doğrudur- ile bu fotoğrafların çekildiği karlı gün arasında ilişki kurulmasıdır. bu iki olay arasında, ataköy-yeşilyurt mesafesinden daha büyük mesafe vardır. kar fırtınasında ataköy'e ulaşılamamış, yedikule'de araç-insan değiştokuşu yapılıp bilahare beyoğlu'na bilmemkaç saatte gelinebilmiş ve kömür ocakbaşı'na gidilmiştir, doğru. (hattâ, blogu ilgilendirmez ama bendeniz, kömür ocakbaşı'ndan gümüşsuyu'na, kar fırtınası nedeniyle tam kırkbeş (45!) dakikada yürüyebilmişimdir.) o esnada alman birlikleri kazablanka açıklarındadır... ertesi hafta ise, mücü bey ve benim de aralarında bulunduğumuz birkaç kişi, iki saat kadar önceden yola çıkarak sahayı garanti altına almıştır. bendeniz o gün bizden önceki maçta da (zaman zaman adamları eksik oluyordu, biz tamamlıyorduk) oynamıştım, bizim maçta da birden acayip kar fırtınası başlamıştı, bağışbey (o esnada tv müdürü değil bizim gibi sıradan bir insandı), "beyler sakın kimse uyumasın, donar ölür ha!" diye hepimlzi uyarmıştı. (bu öngörüsü nedeniyle eurosport'a müdür yaptılar.)
bu bilgilerin önüne konacağı her namuslu insan bunları doğrulayacaktır. fakat o namuslu insanlar nerededir?
saygılarımla


Ümit Bey'e şükranlarımızı sunuyoruz. ancak kendisine de belirttiğimiz gibi, henüz arşivimizde yeteri kadar fotoğraf olmadığı için arada böyle "denk düşen fotoğrafı kullanma" gibi hareketlerimize de anlayış gösterilmesi gerekmektedir. başbakanın tabiriyle "fotoşok"la resimler üzerinde oynamayı biz de biliyoruz ama doğru bulduğumuz bir yöntem olmadığından uzak duruyoruz. daha dikkatli olacağız elbette.
İletişimspor Blogculuk

sezar atmaca'dan röportajımıza tepki...

18 Ocak'ta yayımladığımız Sezar Atmaca röportajı büyük yankı yarattı. İletişimspor Blogculuk olarak sansasyon yaratacak röportajlara devam edeceğiz. ancak sorumlu yayıncılık anlayışımız gereği elbette gelen tepkilere de yer vereceğiz. nitekim Atmaca'nın röportajın ardından yaptığı basın açıklası şöyle:

Anlaşılan röpotaca gönderilen arkadaş da bana karşı yapılanların ve bu kumpasların bi parçası. Hadi bi röveşata yaparken, voleyle doksana gönderirken bi resmimi bulamadınız diyelim (ki arşivler dolu, internete gir vole yaz en az 10 golüm çıkar ayın golü seçilmiş...), şortlu bi resmimi de mi bulamadınız... Nuh nebiden kalma bi vesikalık resmimi koyup "geçti artık o devirler bak bi zamanlar ne haldeydin" demek istemiş muh(a)bir arkadaş aklı sıra. Üstelik elmalık dediğim araziyi dutluk diye yazmış, teknemden, okyanus geçişlerimden hiç söz etmemiş... Bi maçta takımının bütün gollerini atarak tarihe geçen halı saha fitbolcusu kim diye sorsan bu arkadaşlara bilirler mi acaba?... Daha yazacağım çok şey var ama oynamıyor diline vurmuş demesinler diye burada kesiyorum...
Gözüm üzerinizde bi yanlış pasınızı görmiyeyim...
sezar (her mevkiin adamı...)


Atmaca'nın sitem dolu maili böyle. röportacı yapan arkadaşı derhal yanımıza çağırıp bant kayıtlarını dinledik, editöryel tasarrruf olarak bazı kısımları koymamasını haklı bulduk. yine de bizi doğruya sevk edecek her türlü fikri açılımın yanında olduğumuzu ifade eder, fakat tehditlere pabuç bırakmayacağımızı da eklemek isteriz.
İletişim Blogculuk

22 Ocak 2010 Cuma

İletişim futbolu makam sahibidir

Bu klibi mümkün olduğunca sesli izlemek lazım gelir!

21 Ocak 2010 Perşembe

20 Ocak / Önlüksüzler 5 - Önlüklüler 4

maç öncesinde neşeli dakikalar...
- önceki gün yağan kar İstanbul'u yer yer beyaza boyasa da, maçlarını üstü-yanı kapalı sahada oynamanın güveniyle İletişimsporluların kardan korkusu yoktu. karlar altında oynanan, hatta oynanamayan maç günleri geride kalmış, başkan Hüsnü Abbas'ın tesisleşmeye gösterdiği özenle yıllar içinde kapalı bir sahaya kavuşmuşlardı.

- maç öncesinde neşeli dakikalar vardı. takımda zaman zaman forma şansı bulmasına rağmen Fransa'da Paris SG'ye kiralanan Osman'ın yurda dönüşünde yanında getirdiği baklavalar ortamın iyice gevşemesine de vesile olmuştu. öte yandan "en büyük hayalim Avrupa'da oynamak" diyen ancak Hollanda'da adı bilinmeyen bir takımından öteye bir türlü geçemeyen kaleci Doğan da yurda dönüş yapmış, tekrar kaledeki yerini almıştı.

"Kongre mi? Afrika'da bir ülke olsa gerek..."

- bir gazetecinin başkan Abbas'a yönelttiği, "Beşiktaş'ta kongre süreci var. İletişimspor kongresi ne zaman olacak?" sorusuna başkanın verdiği "Biz o süreci 20-25 yıl önce tamamladık. kongre lafını ağzına almaya cüret edenler mi var? zamanında buna yeltenenler olmuştur, fakat onlar artık aramızda değildir" sözleri tekadamın gücünü bir kez daha ortaya koyuyordu.

takım yapma görevini üstlenen Ünüvar Kerem'in ekipleri oluştururken bir kurmay heyetinden yardım alması dikkatleri çekerken, Ünüvar "Böyle yapıyorum lan takımları var mı diyeceği olan?" şeklindeki sert açıklamasıyla kendisinden olmayan futbolcuları adeta daha da kamçıladığını elbette bilemiyordu.

haftanın tek seçicisi Ünüvar takımları şöyle kurmuştu:
Önlüklüler: Doğan Ç., Kerem Ü., Kerem L., Ömer L., Can B., Hasan D., Osman H.
Önlüksüzler: Suat A., Hüsnü A., Ozan A., Kıvanç K., Erdoğan Ö., Atilla L., Hamit B.

maçın özeti
bilhassa ilk yarıda savunmada hatasız, paslaşma ve organizasyonda üst düzey bir grafik çizerek oyun kontrolünü tamamen elinde bulunduran Önlüksüzler, peşpeşe buldukları gollerle skoru 3-1'e getirerek ilk yarıyı önde kapamanın mutluluğunu yaşadılar. ikinci yarıda daha baskılı oynayan bir Önlüklüler vardı. ne var ki, güvendikleri silahlarının bir türlü istedikleri etkiyi yaratamaması oyun düzenlerini bir türlü oturtamalarına yol açtı. farkı tek gole kadar indirmelerine rağmen son anda kazandıkları serbest vuruştan da yararlanamayan Önlüklüler sahadan 5-4 boynu bükük ayrılırken, Önlüksüzler takım oyununun başarısını "Hüsnü kaptan bizi diskoya götür" tezahüratlarıyla kutluyordu. (ancak diskoya gidiş gerçekleşmedi.)

karne
şimdi de tek tek oyuncuları değerlendirelim:
Doğan Ç.: maç eksikliği hemen göze çarptı. anlaşılan o ki, Hollanda'da anca yatmış. maçtan önce yaptığı "Hüsnü ve Kıvanç'ın gollerini çok özledim" açıklaması kafalarda soru işareti yaratsa da yaptığı bir iki önemli kurtarışı anmadan geçmek haksızlık olur.
Kerem Ü.: büyük bir azimle mücadele etse de, maç boyunca agresyonu yüksek tavırlarıyla sinirli bir tip olduğunu gösterdi.
Kerem L.: alışıldık çalışkanlığından çok uzaktaydı. bunda hafta içinde eğlenmek için Silivri'ye gitmesinin etkisi olup olmadığının araştırılacağı gelen haberler arasında.
Ömer L.: savunmanın emniyet sübabı Ömer Bey maçtan önce yediği tatlıların etkisiyle ağırlaşmıştı. maçtan sonra da tatlı yemeye devam etmesi "aklı maçta değil tatlıdaydı" iddialarını güçlendirdi. yine de maç boyunca "şut çekin ya" nidalarıyla ortalığı inleten futbolcunun bizzat kendisinin çektiği iki etkili fakat sonuçsuz şut Önlüklülerin en önemli gol girişimlerindendi.
Can B.: takımın genel kötülüğüne uyan isimlerden Can B. kötü pas verdiği bir pozisyonda "o tarafa dönemiyorum" diyerek "tek yönlü bir futbolcu mu?" başlıklarına malzeme hazırladı.
Hasan D.: top ayağında oradan oraya, şuradan buraya koşup duran Hasan D.'nin maçta kimseye ve oyuna küsmemesi tarihi bir an olarak kayıtlara geçti.
Osman H.: Paris SG'de hiç çalışmadığı ortaya çıktı. eski Osman'ın çok uzağındaydı. kondüsyon düşüklüğü göze çarparken yetkililerin kendisini Paris'e tekrar kiralık olarak göndereceği gelen haberler arasında.

Suat A.: dağlara taşlara çektiği şutlarla gönülleri fetheden Suat A. bu maçta çok daha az şut çekip, defansta kaya gibi durup, oyunu kuran paslar vererek takımının galibiyetinde önemli rol oynadı.
Hüsnü A.: efsane golcü adeta yeniden doğdu. attığı ve attırdığı gollerle sahanın yıldızlarından olan Hüsnü A. yeni kırmızı eşofmanıyla da dikkat çekiyordu. nitekim maçtan sonra "ben artık bunu çıkarmam üstümden, uğurlu geldi" diyerek batıl itikatları olan bir topçu olduğunu da ortaya koydu.
Ozan A.: genç Abbas çalışkanlığıyla göz doldururken, yaptığı kritik müdahalelerle de puan tablosunda yüzdesi en yüksek oyuncu olmasının tesadüf olmadığını gösterdi.
Kıvanç K.: ayağının dümeni biraz daha düzgün olsa tarih yazabilirdi. Hüsnü A. ile müthiş bir uyumla oynadı, gol attı, attırdı ancak maç berabere ya da takımının aleyhine bitse harcadığı kimi pozisyonların gündeme gelmesi işten değildi.
Erdoğan Ö.: her zamanki çalışkan ve mücadeleci kimliği galibiyette önemli rol oynadı. her zamanki gibi ikinci yarıda oyundan biraz düşse de verdiği akıl dolu paslar dikkat çekiciydi.
Atilla L.: maçtan önce gazetecilere "beni neden hiç yazmıyorsunuz? beni de yazsanıza" şeklinde kulis yaptığı öne sürülen futbolcu sağlam futboluyla galibiyetin gizli mimarlarındandı.
Hamit B.: yaptığı hatalar nedeniyle zaman zaman Suat A. tarafından hunharca eleştirilse de iyi bir oyun ortaya koydu.

2010 3. hafta puan durumu

19 Ocak 2010 Salı

Ocak 2005'ten bir maç

İşte 2005 Ocak'ta oynanan ve Önlüksüz takımın rahat bir skorla kazandığı maçın tüm golleri:

İlk gol Bahadır'dan; uzaktan plase bir şut, kalede Suat tüm çabasına rağmen öldürücü topa yetişemiyor! Önlüksüzlerin ikinci atağında Bahadır'ın ortasını günün yıldızlarından Sami gole çeviriyor; Suat yine çaresiz. Ama gecenin asıl yıldızı Kemal Gökhan! Onun Messi'yi aratmayan bilek hareketleri ve müthiş arapasını gole çeviren yine Sami; Suat şaşkın, durum 3-0! Bu kez organize bir atak; Ümit Bey'in uzun topunu alan Hasan Sami'yle verkaça giriyor, Bahadır'a "al da at" diyor, Suat'ın hamleye mecali bile yok... 4-0! Akabinde Hasan'ın hücum presi sonuç veriyor, Ümit Bey'le Sami'nin ortaoyununda son vuran yine Sami, kendisinin 2, takımının 5. golünü atıyor; Suat bu sefer hiç ortalıkta yok.

Nihayet Önlüklüler sağdan Can'ın bindirmesiyle varlık gösteriyor, Suat ilk vuruşunda olmasa da ikincisinde skoru 5-1 yapıyor. Hemen akabinde Sezar'ın müthiş uzaktan şutuyla skor 5-2...

İkinci yarıya bir umutla başlasa da, Önlüklüler Kemal Gökhan'ın dış şutuna engel olamayınca fark yine 4'e çıkıyor. Sezar'ın skoru 6-3 yapan golüne dikkat! Müthiş bir top tekniği; inanılmaz bir vuruş becerisi... Kalede Hasan, tüm çabasına rağmen çaresiz!

Oyun disiplinin iyice kaybolduğu bu dakikalarda karşılıklı goller devam ediyor. Sami'nin uzaktan vuruşu gecenin şık gollerinden. Suat'ın mukabelesi ise kaleci Kemal Gökhan'ın hediyesi; ama son vuruş, kaliteli! Skor 7-4. Kemal Gökhan hatasını Sami'nin pasını gole çevirerek affettiriyor, 8-4 yapıyor. Karşılaşmanın son golü ise bol paslı organize bir atağın sonunda, Müçteba 'dan. Karşılaşma 8-5 Önlüksüz takım lehine sona eriyor.

18 Ocak 2010 Pazartesi

Futbol biraz da ince iştir!

Halısaha maçlarımızın nasıl bir teknik şölen olarak geçtiğini görmek isteyenler için burada bir maçtan küçük bir kesit sunuyoruz. Özetin başlarında sarı lacivert formasıyla sahne alan genç Abbasların en yeteneklisidir. Ayrıca, top takibi müthiştir, burada görüldüğü gibi kaptırdığı topun peşinden koşmasıyla da namlıdır. Ama bütün meziyeti tek bir futbolcunun üstüne yıkarak diğerlerinin kalbini kırmayalım. Herkes, kendince, bu üstün futbol yeteneğinden bir parça taşır bünyesinde. Göreceksiniz ki üstün top kullanma yeteneğine rağmen top herhangi bir takımın ayağında bir pastan daha uzun bir süre kalamıyor, inanılmaz bir mücadele var. Bir oraya bir buraya giden mücadeleyi Sezar'ın az farkla dışarı çıkan etkili şutu bitiriyor.


puan tablosuna büyük tepki... (ÖZEL HABER)

"beni belki puan tablosunun altlarına atabilirler ama tarihten asla silemeyecekler..." bu sözleri söylerken Sezar Atmaca'nın gözleri dolu dolu oluyor. o, futbolun vefasızlığının ne ilk ne de son kurbanı.


emektar topçu Sezar Atmaca'yla, Ataköy'de bir halısaha karşısında demirlemiş bir teknede buluşuyoruz. böylece iki büyük tutkusu deniz ve futbolla iç içe Atmaca: "buralar eskiden dutluktu. şurada Emlak Bankası'nın bir halısahası vardı. maçları orada yapardık. halıya adımımı attığımda sahanın hemen yanındaki havuzda oynaşan kızların bana bakıp gülüştüklerini duyardım."

adıyla maruf, hızlıymış Atmaca: "beni durduramazlardı. bazen hızımı alamayıp saha dışına kadar koştuğum olurdu." adıyla maruf, yırtıcıymış Atmaca: "agresyonumun yüksek olduğunu birçok arkadaştan duyardım. oysa benim kendi içimde yaşadığım patlamaları bilmezdi onlar. gol kaçınca, topa yetişemeyince, pas alamayınca atmacalıktan çıkıp bir aslan gibi kükrerdim. hak ediyordu ama hıyarlar! kendim gol kaçırınca, topa yetişemeyince, pas vermeyince fazla dert etmezdim ama. bilirdim ki daha iyisini yapabilecek yeteneğim var. tabii hıyarlar onu da anlamazdı"

derken buluşmamızın ana konusuna geliyoruz. Atmaca kızgın, Atmaca öfkeli, Atmaca şikayetçi: "ben bu takıma yıllarımı verdim. şimdi iki tane bacaksız çıkıp, puan tablosu yapıyormuş. bu kendini bilmezler koskoca tarihi yok edip, beni puan tablosunun altlarına gönderiyorlar. neymiş 2 maç gelmemişim. buradan soruyorum, nerede o eski kayıtlar? listeyi hazırladığını öğrendiğim Can Belge SEKA'ya mı gönderdi onları? böyle bir uygulama ancak darbe günlerinde olur. ben iletişim futbolunu darbecilere bırakmam arkadaş."

"bu bir tehdit mi sayın Atmaca?" diye soruyoruz, biraz da çekinerek: "nasıl anlarsanız öyle anlayın. eski bir asker olduğumu unutmayın" diyor.

biz yavaşça tekneden inip, futbolun vefasızlığına dair düşünürken, gözleri dolu dolu olan Atmaca arkamızdan adeta haykırıyor: "beni belki puan tablosunun altlarına atabilirler ama tarihten asla silemeyecekler... silemeyecek... silemeye... sile..."

Tarihten beyaz bir sayfa

İletişim futbol geleneğinin önemli yanlarından biri de ahval ve şerait takmamasıdır. Personel sırf bu sebeple zaman zaman çevresi içinde "zırdeli" muamelesi görür. İşte böyle araz beyan ederken, yakınları da bunak bir ihtiyar akrabalarından bahseder gibi, işaret parmaklarını kafalarına vurarak durumu geçiştirirler. Geleneğin müridlerinin nasıl bir bağlılıkla iman ettiklerini belgeleyen bu fotoğraflar gerçektir, üzerinde oynama yapılmamıştır.

Öncelikle, 2003-2004 kışının marifetini en iyi yansıtan şu sağdaki fotoğrafa bakalım. Burada değerli kaptanlarımız Ümit ve Hüsnü beylerin Yeşilyurt sahilinde, deniz kenarında bir futbol sahasında olduklarını anlamaya olanak yoktur, sanırsınız, Uludağ'da zorlu virajların pist dışına fırlattığı iki kazazede! Neredeyse bellerine kadar kara gömülü oldukları bu sahada az sonra bir futbol müsabakası gerçekleştirme iddiasındalar!


İşte takım fotoğrafı: Mutedil bir bahar akşamı bile 10-12 kişiyi bir araya getiremeyen bilumum halı saha grupları için imrendirici bir kalabalık değil mi? Bakalım: soldan sağa ayakta Mahmut (Laçinerlerden), Ender, Ömer (Laçinerlerden), Bahadır (Abbaslardan), Ümit (aklı başında), Hüsnü (Abbaslardan), Hasan'ın kardeşi... Oturanlar; Suat, Doğan, Engin, Osman... Ve yatanlar, Sezar, Hamit, Kemal Gökhan, Hasan: Yani fotoğrafı çekenle birlikte 16 kişi.

Bu 16 kişinin arasında fotoğraflanmayan Bağış ve Can Beylerin de o gece orada olduğu bilinir. Bir kısmı eşofman dahi giymeye lüzum görmeyen bu 18 kişi o gece kıran kırana bir maç yaptılar. Kimin kazandığı kayıtlarda yoktur ama, o gece, halı saha grupları açısından mutlak bir zaferdir. Zira sadece bir hafta sonra, aşağıdaki hikâyede anlatılacak, maçı oynamaya grubun iradesi de yeterli olmamıştır:


Bir sonraki hafta; İletişim Yayınları'ndan Yeşilyurt’taki sahaya doğru yola çıkan 6 kişilik bir ekip trafik kabil olmadığından Eminönü’nden trene binmiştir. Ancak hava şartları nedeniyle tren kalkmamış, ekip trende mahsur kalmıştır. Kuştepe tarafından arabayla yola çıkan iki kişilik başka bir ekip ise, karayolunda tıkanıp kıpırdayamaz hale gelmiştir. Keza, Gümüşsuyu’ndan yine arabayla hareket eden birer kişilik iki ekipten biri de yoğun trafik tarafından etkisiz hale getirilmiştir.

İkincisi ise, büyük bir başarıyla Yeşilyurt’taki sahaya ulaşmıştır. Olay yerine ulaşan bu arkadaş sahanın kapalı olduğunu büyük bir hayret ve şaşkınlıkla tespit ettikten sonra diğer arkadaşlarına teker

teker telefonla ulaşmış ve nafile çaba göstermemelerini sağlamıştır. Bunu üzerine ayrı yerlerde tıkanıp kalan ekipler kendi olanaklarıyla Taksim Beyoğlu'na ulaşmış ve Kömür ismiyle bilinen Ocakbaşı’nda bir araya gelip rakıyla teselli olmuşlardır.

14 Ocak 2010 Perşembe

2010 2. hafta puan durumu

maçta kural hatası mı var?


Türkiye dün oynanan İletişimspor maçında kural hatası olup olmadığını tartışıyor... 60 dakika oynanması gereken maçın 59. dakikada sona ermesi, "kural hatası" tartışmalarına yol açtı.

Bayrampaşa'da dün oynanan ve 7-6 önlüksüzler lehine sonuçlanan İletişimspor maçında kural hatası olabileceği kuşkusu gündeme bomba gibi düştü. yeşil önlüklüler müsabakanın son anlarında baskıyı arttırmışken bir anda kesilen elektrikler sahada şok etkisi yaratırken, önlüksüzlülerin bu duruma sevinip sevinmedikleri karanlık nedeniyle tam olarak anlaşılamadı. yetkililer konunun inceleneceğini ancak bir sonuç çıkacağını sanmadıklarını ifade ediyorlar.

maç sonrasında basın mensuplarına konuşan adını vermek istemeyen bir yeşil önlüklü futbolcunun, "şaştık kaldık. inanamıyorum. biz maçların sahada kazanılacağını sanırken dışardan gelen böylesi müdahaleleri aklımız almıyor. hayır, öyleyse söylesinler biz sahaya hiç çıkmayalım. emeğimize yazık değil mi? bundan böyle maçlar 59 dakika üzerinden oynanacaksa biz de hazırlıklarımızı ona göre yaparız" açıklamaları bir futbol emekçisinin dramını da gözler önüne serdi.

13 Ocak 2010: 7-6'lık maçın basın toplantısı


Maç 1 dakika eksik oynandı!
7-6 galip gelen Önlüksüzlerin takım kaptanı Ömer Bey maçtan sonra şunları söyledi: "Maça iyi başladık. Erken bulduğumuz gollerle farkı açıp daha sonra skoru korumaya çalıştık. Rakibin etkili elemanlarını iyi durdurduk. Hüsnü'yü kilitleyince işimiz kolaylaştı. Son bölümde gayri ihtiyari geri çekilince rakip etkili oldu ama yetişemediler. İyi mücadele ettiğimizi düşünüyoruz. Önümüzdeki maçlara bakacağız."




Öte yandan, Önlüksüzlerin etkili oyuncularından Ümit Bey ise, skoru yakaladıktan sonra gevşeyen takım arkadaşlarını suçladı. Futbolun hafiflik kaldırmayacağının altını çizen Ümit bey, "son dakikada elektrikler kesilmese halimiz ne olurdu merak ediyorum" sözleriyle, takım arkadaşlarını ciddiyete davet etti.

2010 1. hafta puan durumu

Karşılaşmada 13 gol vardı!

13 Ocak 2010 tarihli maçtan enstantaneler...





13 Ocak 2010 Çarşamba

İletişim futbolu

Kısa bir tarihçe

Türkiye tarihinin en köklü halı saha futbol esnafı, İletişim Yayınları’nın bünyesinden çıkmadır. Belge noksanı sebebiyle teşekkül safhasını tarihlendirmek olanaksız ancak, 1980’li yıllara dayandığı bilinir. İlk müsabakanın Dinarsu tesislerinde tertiplendiği malumdur; Denir ki o dönem, köprü yolları inşa olunmadığından Kadıköy esnafı müsabakaya ulaşamamış, ancak İstanbul yakasında mukim üç kişi (Ümid bey, Ömer bey ve Hüsnü efendi) sahaya hasıl olabilmiştir. Etraflı bir değerlendirmeden sonra Ömer ve Ümid beyler birer kaleye geçip, müsabaka orta yuvarlakta tek başına Hüsnü Efendi’nin vuruşuyla başlamış ve bu gelenek günümüze dek sürmüştür.

O ilk gün, hepsi Hüsnü beyin sekiz golüyle 4-4 biten müsabakadan günümüze, dönem dönem bkz: sağdaki fotoğraf).
değişen sahalarda yüzlerce maç oynanmış, bu arada kuşaklar gelmiş geçmiştir. O kuşaklar ki, kimi ilk müsabakanın başlama vuruşu esnasında ana rahmine dahi düşmüş değillerdi (misal Kerem nâm III. Ömer, yahut Ozan nâm XIV. Hüsnü)... Bendeniz de o ilk müsabaka için hazırlandığında henüz 3 yaşındaydı ancak Moda’da mukim olduğundan sahaya erişmesi, 20 sene kadar aldı.

Top mevzuu: Bunca köklü bir tesisat, takdir edersiniz kendi katı kurallarını oluşturmadan yaşayamaz. İletişim futbolu girişte verdiğimiz santra vuruşu örneği gibi, sayısız kurala tâbidir. Bunlardan biri de, top mevzuudur. Dönemin imkânsızlıkları içinde Hüsnü Bey’in Galata’da kurşundan döktürdüğü 2,5 okkalık top bugün halen kullanılmaktadır. Günümüz teknolojisinin imkânlarıyla üretilen hiçbir top çağdaş ekibin tüm üyelerince müşterek kabul görmemiş ve geleneksel topa dönüş daima kaçınılmaz olmuştur.

Efsaneler: İlk maça ulaşabilen üçlü, bütün kuşak reformlarına direnmeyi başarmış ve İletişim futbolunun efsaneleri olmuşlardır. İletişim futbolunun temelini oluşturan bu üç kıymetli beyefendi hakkında şunları biliyoruz:

Hüsnü Efendi: Kuruculuk ve yürütücülük vasfıyla, “1 numara” olarak bilinir. Gelenek haline gelmesinde yoğun katkısı olmuştur. Yetenekli ve golcü bir futbolcu kişiliği vardır; oyun tarzı ilk günkü müsabakanın koşullarının gerektirdiği biçimde bina olmuş ve sonradan değişmemiştir. 2000’li yılların sonuna doğru temposunda nispî bir düşüş görülmüştür. Gol atma görevi dışında, bütün muhasebe, organizasyon, ulaşım işleriyle de bizzat meşguldür.

Ömer Bey: Açılış müsabakasından sonra bir dönem Fransa’da bulunması gereğiyle olaydan uzak kalsa da, geleneğin en kıdemlilerinden olduğu gerçeği değişmez. Sahanın daima sol tarafında bulunur, ileri geri kıpırdar ama, sağ tarafa geçmez. Böylece, hasmın sağ tarafından gelen tehlikeleri bertaraf ederek bir çeşit tatmin bulur. Personel istihdamından ve kadro teşekkülünden sorumludur.

Ümid Bey: Üstatlardandır. Oyun zekâsı ve top tekniğiyle öne çıkar, ayrıca oyun disiplininden sorumludur. Yeni nesilleri terbiye etme vazifesi üstüne kalmıştır, fakat biraz sert bir öğretmen olarak bilinir. Eti senin kemiği benim diye yanına verilen bazılarının kemiklerinin dahi bulunamadığı vâkidir. Çayı çaydanlıktan içecek kadar çok sever. Tek aklı başında kişiliktir ve öyle kalma çabası vardır.

2000'leri başlarından bir takım fotoğrafı:



Ayaktakiler: Ender, Ümit, Erdoğan, Ömer, Hüsnü, Nihat,Sami, Suat, Can, Apo
Oturanlar: Sezar, Hamit, Engin, Doğan, Bağış, Müçteba, Kerem Ünüvar
Yatanlar: Bahadır, Ozan

hüsnü abbas'tan şok açıklama...


iletişimspor'un kaptanı ve başkanı Hüsnü Abbas öğleden sonra takıma en çok oyuncu veren büyük editörler odasına yaptığı ziyarette yaptığı açıklamalarla şok yarattı. Abbas'ın, "takım çürük. sakatlığımız çok. yaşı kemale eren arkadaşlar 'oram ağrıyor, buram sızlıyor' laflarıyla maçlardan kaçma çabası içindeler. yolumuza gençlerle devam etmeyi düşünüyoruz" demeci takımın yaş ortalamasını yükselten oyuncuları arasında endişe ve infial yarattı. ancak henüz Abbas'ın sözlerine ses çıkaran kimse olmadığı, zaten olamayacağı bildiriliyor.

bu arada akşamki maçın kadroları henüz netleşmezken, büyük editörler odasından Can Belge, Ekrem Buğra Büte, Özgür Yıldız ve Kıvanç Koçak'ın takımda yer almasına kesin gözüyle bakılıyor. ayrıca Özgür'ün "Almanya'da birçok takım peşinde, bizim için iyi bir transfer olur, Doğan'dan doğan boşluğu doldurmaya aday" sözleriyle takıma kazandırmaya çalıştığı bir kalecinin de maçta deneneceği gelen duyumlar arasında.

12 Ocak 2010 Salı

iletişimspor nedir


20-25 yıldır futbol sahalarında adeta fırtına gibi esen bir takım bu... yaş ortalaması 48, kilo ortalaması 75 olan bir takım... genelde 14, arasıra 16, bazen 12, zaman zaman 10 kişilik bir takım... renk olarak "yeşiller" ve "turuncular"ı benimsemiş bir takım... kendi sahası olmayan, saha kirası olarak genelde adam başı 7, arasıra 10, bazen 5 lira veren bir takım... başlama ve gol vuruşlarını hüsnü abbas'ın yaptığı bir takım... resmi ulaşım sponsorları hüsnü abbas, müçteba anğ, hamit balaban, erdoğan özmen olan ancak resmi içeceği olmayan bir takım...

klodfarer caddesi klodfarerken, sultanahmet dutlukken kurulan takımdan gelip geçen bombacıların, kovaların, atom karıncaların, betonların, kazmaların haddi hesabı yok. yüzlerce kupanın yerine haftalık geçici zaferlerle dolu bir tarih var...

hasılı, böylesi tarihi bir çınara spor dünyası daha ne kadar kayıtsız kalabilirdi ki? işte bundan böyle bu blogda iletişimspor'la ilgili her türlü bilgiyi bulmak mümkün olacak. efsanelerle söyleşiler, haftalık analizler, iddia oranları, usta kalemlerden müthiş yorumlar, en son transfer haberleri, soyunma odası dedikoduları ve daha neler neler...

artık iletişimspor.blogspot.com var, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...