30 Haziran 2014 Pazartesi

2.7.2014 tarihli müsabaka kayıtları KAPANMIŞTIR

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

26 Haziran 2014 Perşembe

Hurşut'ça / İŞTE HOCALIK BU!

Hurşut Atamayır


Curitiba'daydım. Berezilya'nın 26 eyaletinden biri, Parana'nın başkenti, Berezilya'nın güneyinin en büyük şehri. "orada ne arıyordun?" diye soran olmaz diye düşünüyorum. Berezilya deyince aklına Dünya Kupası gelmeyecek olanın aklından şüphe ederim. peki neden başka şehirde değil de oradaydım? İspanya için...

dünya çapındaki ilişki ağım artık malum ama İspanya'yla daha yakın bir ilişkim olduğu daha da malum. gerçekten kral dostum Juan Carlos Alfonso Víctor María de Borbón y Borbón-Dos Sicilias tahtı bırakma açıklamasını konuşmak için İspanya'ya çağırdığında kapalı kapılar ardında "bir husus daha var Hurşut" dediğinde, "hayır olsun be Juan'ım" demiştim. Juan hafif mahcup, gözlerini yere çevirerek, "milli takım" dediğinde, "noooo" dedim, İspanyolca tabii: "bir daha bu yükü kaldıramam Juan, kusura bakma". "bir daha mı? ne alaka" diyen çıkacaktır. anlatıyorum. 

sene 2008. Avrupa Şampiyonası öncesi Juan yine aramış, "Hurşut, bu Del Bosque'yi takımın başına geçirdik ama bu herif bi halt edebilecek mi emin değiliz, şuna bir iki bir şeyler öğretsen" demişti. Del Bosque'yi gençlik günlerinden tanırım. Real'e transfer olmasına aracılık etmiştim. sonra Beşiktaş deneyiminde İstanbul'un önemli kebapçılarını, kasaplarını gösteren de hep benim. dedim, "Juan, gösteririm göstermesine ama sahnenin önünde o olacak. beni bilirsin, gizli kahraman olmak benim fıtratımda var." 

neyse, konuştuk, anlaştık, Del Bosque de pek memnun oldu. "şunu şöyle yapacaz, bu orada oynamaz, al şunu oyundan, sok bunu oyuna" telkinlerim işe yaradı ki, İspanya futbolu zirveye yükseldi: Avrupa şampiyonlukları, Dünya Kupası... hep perde arkasındaydım. hiçbir karede gözükmedim. ama sağ olsun Del Bosque vefalı adamdır, Dünya Kupası'nı aldığımız maçtan sonra "Hurşutçum, hiç değilse tek bir karemiz olsun" diyerek bir fotoğraf çektirdik.

o kutlu gün, Del Bosque kupayı gerçek sahibinin ellerine vermiş


sonra "artık kendi kanatlarınla uçabilirsin" deyip ayrıldım takımdan. fakat ne yazık ki, İspanya bensiz pek uçamadı. kupadan elendi gitti. takımı seyrederken gözümden dökülen iki damla gözyaşının resmi olsa da koysam (son maçı neden kazandıklarını da biliyorsunuz artık! bir noktadan sonra tutamadım kendimi, müdahale ettim yine; keşke daha erken gideymişim. neyse). 

bilirsiniz, yazılarımın altından mutlaka İletişimspor bağlamı çıkar. Curitiba'dan döner dönmez Bayrampaşa'da aldım soluğu. ulukaptan Kıvanç'ın takımını seyrettim. "yoksa o takıma da sen mi müdahale ettin de öyle farklı kazandılar" diye soran olabilir. onlara cevaben içimden dediklerimi yazayım: "işte hocalık bu," dedim, "teknik, taktik, bilgi, motivasyon, iman, şuur". benim herhangi bir müdahalede bulunmama gerek kalmamıştı yani!...

2014 26. hafta puan durumu


25 Haziran 2014 Çarşamba

KAPTANINIZ KIVANÇ KONUŞUYOR

Yaz ayları zor geçer. Bu hafta başvuru sayısı 11'de kalarak, olanaksızlık sınırına dayanmıştır. Ancak yönetimimiz bu zor günde bile 14 kişilik bir kadro tertibatı temin etmeyi başarmış, bir kez daha her türlü övgüyü hak etmiştir.

11 başvurunun katıldığı kaptanlık çekilişinde ise bir ilk gerçekleşmiş ve eşbaşkanlardan Kıvanç olanı nihayet kaptanlık mertebesine yükselmiştir. Kendisi bundan sonra ulukaptan veya kaptanım1 olarak anılacaktır.

Çekiliş belgede görüldüğü gibi Kerem bey tarafından gerçekleştirilmiş ve ilk seçim hakkı da kaptanım1'de kalmıştır.

Halkımıza iyi maçlar dileyerek...


Çekiliş esnasında Kerem Bey arkadan yaklaşan ulukaptandan habersiz.


Esame listesi ve kaptanlar

23 Haziran 2014 Pazartesi

25.06.2014 tarihli müsabaka başvuruları KAPANMIŞTIR

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

19 Haziran 2014 Perşembe

Direnen Adam Ayberk / İDARİ SORUNLAR

Ayberk Özgezi
98'de dünya kupasını, 2000'de avrupa şampiyonluğunu kazanan Fransa, 2002'de gruptan çıkamamıştı, yaşı benim gibi genç olanlar hatırlarlar.

1-0'lık Senegal yenilgisiyle başlamışlardı, kaza dediler, ardından 0-0'lık Uruguay beraberliği ve 2-0 Danimarka yenilgisi... Son iki turnuvanın şampiyonu, aldığı tek puanla elenerek bir sürü tartışmanın açılmasına vesile oldu.

O tartışma tankından şu çıktı: şampiyonların bir sonraki turnuvaya eleme oynamadan gelme hediyesi, aslında bir hediye değil, başlarına bela oluyor, iyi hazırlanamadan gelmiş oluyorlar turnuvaya. O nedenle, bu tekil olay nedeniyle, kural değişikliğine gidildi ve şampiyonlar 2006'dan itibaren, elemelere katılmaya başladılar.

Bu sefer elimizde son üç turnuvanın şampiyonu İspanya var, iki maçta 7 gol yiyip elendiler. Bunlara puan da, yok, uyduruk bir penaltıdan attıkları tek gol, hanelerinde. Üçüncü maça, kendileri gibi formalite babından çıkacak Avustralya'dan şeref puanı almaya çıkacaklar, bakar mısınız koca İspanya'nın durumuna?

Bunları neden anlatıyor bu dallama diye mırıldandığınızı duyuyorum. Öyle deme moruk, futbolda her şey birbiriyle bağıntılıdır.

Bugün Kartaltepe'de top direkten dönse, FIFA toplanıp dünya kupasında direklerin kalınlıklarını mı değiştirsek diye kafa patlatıyor.

İşte, Fransa'nın yaşadığı krize bir çözüm getirmek üzere idari birtakım tedbirler alıyor, kuralları değiştiriyor, durum daha beter oluyor.

Denk kadrolar batağına gömülen İletişimspor yönetiminin hali size bir şey hatırlatmıyor mu?

Kural değişiklikleri, adam alma sistemleri, kurayla kaptan seçimleri derken, şahane bir tiyatro oynanıyor. Ama sonuç? Denk kadrolar oluyor mu? Futbol güzelleşiyor mu?

Bu haftaki maç 3-2 bitti. Kağıt üstünde denk maç olmuş gibi görünüyor. Ama siz bunu mağlup taraftaki futbolcuya sorun bakalım. Kerem Bey'in suratında, yakında gezi parkında çadır kurmaya gidecek isyankar genç ifadesi yoktuysa, ben de hiçbir şey bilmiyorum!

Moruk, milli takımlar sorumlusu Ümit Hoca maçtaydı. Maçtan sonra suratı asıktı. Biraz sohbet ettik. "Koçum" dedi, "Bu genç yönetim, iletişimspor futbolunu ileri değil geri götürüyor".

Ümit Hoca deyince, size bir şey hatırlatmıyor mu? Ümit Hocaefendi diyelim o zaman!

Tanımam, önünde eğilmişliğim, zemzemini içip iki kelamını dinlemişliğim yoktur. Ama adam kaç zamandır, sorunlara, sıkıntılara dikkat çekip duruyor.

Doğru şeyleri söyleyen adamlara kulak tıkamamak lazım moruk.

Yoksa futbolcuyu gezi parkından çıkarmak için genç yönetimin çokça kolluk gücüne ihtiyacı olacaktır.

Hani söylemedi demesinler moruk!

2014 25. hafta puan durumu




18 Haziran 2014 Çarşamba

18.06.2014 tarihli müsabaka ESAME LİSTESİ ve KAPTANLAR

14 kişilik katılımın gerçekleştiği bu hafta, ilk seçici Suat Bey diğer kaptan ise Hüsnü Bey olmuşlardır.



Esame listesi ve kaptanlar


Kurayı Sezar çekiyor



16 Haziran 2014 Pazartesi

18.06.2014 tarihli müsabaka başvuruları KAPANMIŞTIR

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

12 Haziran 2014 Perşembe

Direnen Adam Ayberk / YARILDIM

Ayberk Özgezi
Bu haftaki maçı seyrettin mi moruk? Çok acayipti.

Takımın birini İnanç yapmış...

Hikâyeye başından başlayayım:

Eski usul kadro yapılan günler... Can başkanla halı saha konsepti üzerine tartışırlarken, hangi kadroyla galip gelinebileceğine dair inancını deklare etmiş İnanç. Can başkan da gülmüş; "o dediğin kadro 6 fark yemezse ben de Can değilim"...

Tabii İnanç bu moruk, Koçaklardan bir civanmert, meydan okunmaya gelmiyor! Derhal iddiaya tutuşmuş.

O hafta maç oynanmış, Can Başkan'ın takımı 5 farkla kazanmış. Tabii Koçak, iddiaya fark için de girmemiş, beraberliği bile kendine almayı zul görmüş pehlivan. Dolayısıynan güzel bir akşam yemeği çekmek durumunda kalmış Can başkana.

Tabii maçtan sonra bin bir mazeret, şöyle olsaydı da, böyle olurdu da...

Moruk, bu delikanlı zaman içinde kutsal ittifak diye bir dörtlü saptadı kafasında. Eşbaşkanlara ilaveten Osman ve Suat beyler. 4 kişilik kutsal ittifak... Bunlara diş biliyor.

Ali Sami bey'in "Türk olmayan takımları yenme"si gibi bunun da bu kutsal ittifakı yenmek şeklinde bir kuruluş gayesi var.

Belki yenince kendi kendini imha eder, olur mu olur!

Dün Osman bey yoktu, Suat ve Can beyleri karşısına almış ama ağabeyini kutsal ittifaktan çıkarmış anlaşılan. Eşbaşkanı yamacına çekmişti.

Ama ne kadro kurmuş, maç daha başlamadan kendi takımı teslim bayrağı elde dolanıyordu ortalıkta.

Herhalde bu defa dersini almıştır diyorum.

Çünkü 7-1'di skor... O esnada suratıma top geldi, hastaneye gitmem gerekti, son 8 dakikayı seyredemedim.

Maçtan sonra anlatıyormuş, arkadaşlar söyledi: "takımımdan çok memnunum, bir daha olsa bir daha bu kadroyla oynamak isterim..."

Valla elimizden kaçırdık demeye kadar getirmiş moruk...

Yanlış anlamayın, takdir ettim. Günümüzde esas mesele özgüvende, o varsa gerisi önemli değil.

2014 24. hafta puan durumu



11 Haziran 2014 Çarşamba

11.6.2014 tarihli müsabaka ESAME LİSTESİ ve KAPTANLARI

Bu hafta, 14 kişilik başvuru ileri aşamalarda tedrici olarak 12'ye düşürülmek suretiyle, sıkıntılı bir durum oluşmuştur. Yönetim kurulumuz yine bu 12'yi 14'e çıkarma imkanlarını bulmakla birlikte, insan sağlığı mevhumunu gözeterek, bu hafta 12'de kalmayı tercih etmiştir.

12 kişinin tamamının katıldığı kaptanlık seçimini eski yıldızlarımızdan Kerem Ü. bey yapmıştır.

Kerem Ü. çekiliş yapıyor

Çekiliş sonucunda İnanç ve Hüsnü beyler kaptan olmuşlardır. İlk seçim hakkı İnanç beyindir.



Buna göre kaptanlar ve esame listesi aşağıdaki gibi oluşmuştur. Nİhai kadrolar Bayram Paşa tesislerimizde, kaptanlarımız tarafından belirlenecektir.



9 Haziran 2014 Pazartesi

11.6.2014 tarihli müsabaka başvuruları KAPANMIŞTIR

Müsabaka Başvuru Formu
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

8 Haziran 2014 Pazar

Hurşut'ça / YAZAR OLAMADIN ZİRZOP DA OLMA!

Hurşut Atamayır
yazılarım zaman zaman düzensiz olabiliyor fakat çıktığım seyahatlerdeki yoğun temaslarım beni yazmaktan alıkoyuyor. bu seferki gecikme İspanya'da olmamdan kaynaklandı. anlatıyorum. 


Juan Carlos Alfonso Víctor María de Borbón y Borbón-Dos Sicilias geçen hafta aramış, acilen İspanya'ya çağırmıştı. sebebini gidince anladım. sizin kısaca İspanya kralı I. Juan Carlos diye bildiğiniz dostum tahtı bırakmak istiyordu. "neden?" sorusunu sormadım. "iyi olur Juan Carlos Alfonso Víctor María de Borbón y Borbón-Dos Sicilias" dedim, "biraz kafanı dinlersin." tahtı bırakacağı oğluyla tam derin bir sohbete dalmışken telefonum yine çaldı. bu sefer acı acı. arayan İletişimspor eşbaşkanlarından Can çocuk: "abi, Abbas abi yazmayı bırakmaya karar verdi" 

içimde bir sevinç dalgası kabarmadığını söylesem yalan. yazın dünyasında dostluk olmadığını bilen bilir. üstelik Abbas efendiyle anlaşamadığımızı da. oysa kendisini yazın dünyasına sokanın ben olduğum pek bilinmez! bunu da anlatayım.

yıllar önce "Futbolda Dün Olmaz Bugün Vardır Yarın Çok Az İhtimal Olabilir" adlı bir dergi çıkarıyordum. dergi çıkar çıkmaz ikinci baskıyı yapıyor, o derece... dev bir kadro kurmuşum. ben diyeyim 100, siz deyin 150 kişi daktiloların başında üretiyoruz, üretiyoruz, yazıp duruyoruz... inanılmaz etkiliyiz. futbola yön veriyoruz. 


günün birinde  süklüm püklüm ama hırslı bir çocuk çıktı geldi. bir devlet dairesinde memurmuş. futbola ilgisi varmış falan falan... "futbolcu olamadım anca memur oldum bari futbol yazarı olayım abi" diye ağlıyor. üç gün üç gece kapıda nöbet tutunca içim sızladı, çocuğu işe aldım.


aradan zaman geçti, bizim çocuk allah için çalışkan. bunu oturttuğum en arka sıradaki daktilolardan kopup ön sıralarda kendine yer buldu. fakat yükselme hırsı bitmek bilmedi; o süklüm püklüm memur kılığının arkasından çıkan canavar benim ilişkilerimi (artık ilişki ağımın zenginliğini siz de biliyorsunuz) kullanıp "yeaaa bu dergide ne var, bundan daha iyisini yaparım ben" gibi konuşmalar yapmaya başladı. maaşına zam istedi, ayağımı kaydırıp genel yayın yönetmenliğinin peşine düştü. sonuçta bir sürü çalışanın aklını çelip, dergimizi batırdı bu zat. sonra ben yine mükemmel dergiler, gasteler çıkarmaya devam ettim tabii. oysa o gençten haber yoktu. taaa ki İletişimspor blogu kurulana kadar!  ne yapmış, ne etmişse bizim eşbaşkanları kafalamış, kendisine bir köşe bulmuştu Abbas efendi!



Abbas arkalardan önlere gelmeyi iyi bilir ama en önde oturan hep benimdir

şimdi görüyorum ki, yazmayı bırakmış. neymiş efendim hastalanmış, krize girmiş falan falan... bunların hiçbirine inanmıyorum elbet. Abbas, ya yönetimle cukka pazarlığına girmiş ya da "genel yayın yönetmeni olacam" diye tutturmuştur. nitekim Can başkana sordum. "öyle abi" dedi. 


ama yönetim dirayetli. bunun isteklerini kabul etmedi. böyle olunca da Abbas efendi bu sefer güya ne idiğü belirsiz genç bir yazar kılığıyla yeniden yazmaya başladı. "moruk" falan diyerek hem bize laf çakıyor, hem kendi yaşını saklıyor. 


kendisine açık çağrımdır: Abbas kendin ol, dön geri, iyi yazdığından falan değil zirzop genç kılıkları sana yakışmadığından!