18 Ocak 2010 Pazartesi

Tarihten beyaz bir sayfa

İletişim futbol geleneğinin önemli yanlarından biri de ahval ve şerait takmamasıdır. Personel sırf bu sebeple zaman zaman çevresi içinde "zırdeli" muamelesi görür. İşte böyle araz beyan ederken, yakınları da bunak bir ihtiyar akrabalarından bahseder gibi, işaret parmaklarını kafalarına vurarak durumu geçiştirirler. Geleneğin müridlerinin nasıl bir bağlılıkla iman ettiklerini belgeleyen bu fotoğraflar gerçektir, üzerinde oynama yapılmamıştır.

Öncelikle, 2003-2004 kışının marifetini en iyi yansıtan şu sağdaki fotoğrafa bakalım. Burada değerli kaptanlarımız Ümit ve Hüsnü beylerin Yeşilyurt sahilinde, deniz kenarında bir futbol sahasında olduklarını anlamaya olanak yoktur, sanırsınız, Uludağ'da zorlu virajların pist dışına fırlattığı iki kazazede! Neredeyse bellerine kadar kara gömülü oldukları bu sahada az sonra bir futbol müsabakası gerçekleştirme iddiasındalar!


İşte takım fotoğrafı: Mutedil bir bahar akşamı bile 10-12 kişiyi bir araya getiremeyen bilumum halı saha grupları için imrendirici bir kalabalık değil mi? Bakalım: soldan sağa ayakta Mahmut (Laçinerlerden), Ender, Ömer (Laçinerlerden), Bahadır (Abbaslardan), Ümit (aklı başında), Hüsnü (Abbaslardan), Hasan'ın kardeşi... Oturanlar; Suat, Doğan, Engin, Osman... Ve yatanlar, Sezar, Hamit, Kemal Gökhan, Hasan: Yani fotoğrafı çekenle birlikte 16 kişi.

Bu 16 kişinin arasında fotoğraflanmayan Bağış ve Can Beylerin de o gece orada olduğu bilinir. Bir kısmı eşofman dahi giymeye lüzum görmeyen bu 18 kişi o gece kıran kırana bir maç yaptılar. Kimin kazandığı kayıtlarda yoktur ama, o gece, halı saha grupları açısından mutlak bir zaferdir. Zira sadece bir hafta sonra, aşağıdaki hikâyede anlatılacak, maçı oynamaya grubun iradesi de yeterli olmamıştır:


Bir sonraki hafta; İletişim Yayınları'ndan Yeşilyurt’taki sahaya doğru yola çıkan 6 kişilik bir ekip trafik kabil olmadığından Eminönü’nden trene binmiştir. Ancak hava şartları nedeniyle tren kalkmamış, ekip trende mahsur kalmıştır. Kuştepe tarafından arabayla yola çıkan iki kişilik başka bir ekip ise, karayolunda tıkanıp kıpırdayamaz hale gelmiştir. Keza, Gümüşsuyu’ndan yine arabayla hareket eden birer kişilik iki ekipten biri de yoğun trafik tarafından etkisiz hale getirilmiştir.

İkincisi ise, büyük bir başarıyla Yeşilyurt’taki sahaya ulaşmıştır. Olay yerine ulaşan bu arkadaş sahanın kapalı olduğunu büyük bir hayret ve şaşkınlıkla tespit ettikten sonra diğer arkadaşlarına teker

teker telefonla ulaşmış ve nafile çaba göstermemelerini sağlamıştır. Bunu üzerine ayrı yerlerde tıkanıp kalan ekipler kendi olanaklarıyla Taksim Beyoğlu'na ulaşmış ve Kömür ismiyle bilinen Ocakbaşı’nda bir araya gelip rakıyla teselli olmuşlardır.

Hiç yorum yok: